.: AKP Demokrat olabilir mi?

Uzun zamandır kafam bir hayli karışık. AKP’ye atfedilen demokratlık payesini nasıl hak ettiğini bir türlü anlayamıyorum.

Bir siyasal parti, ben demokratım, size gıcır gıcır yeni bir anayasa yapacağım demeyle mi demokrat oluyor. Yoksa o siyasal partinin lideri yazılıp eline verilen metinleri okuyunca, gözyaşı dökünce mi oluyor?

Siyasal partiler temsil ettikleri sınıf ve katmanlardan daha ileride, daha demokrat olabilirler mi?

Asıl cevaplanması gereken soru bu.

Sorunun içinde cevabı zaten var.

Olmaz.

Şimdi bu noktada durup AKP’nin temsil ettiği sınıflara bir bakalım…

AKP, hangi sınıf ve katmanların siyasal temsilcisi? Oy verenlerden bağımsız olarak asıl hizmeti kime…

Şu adını çok sık duyduğumuz Anadolu Kaplanları. Yani taşra burjuvazisi…

Hani şu Erbakan’ı var eden ulusal niteliğini kaybedince bırakan Anadolu Kaplanları. Erbakan ile yollarının ayrılması durduk yere olmadı. Küresel sermaye ile  yakınlaşma, hedefledikleri ve kısmen başardıkları ortaklıklar ulusal niteliğini yadsımaya vardığı noktada; Erbakan ile yol ayrımı kaçınılmaz oldu.

Taze kan; AKP, R. Tayyip Erdoğan ve ekibi…

Herkesin ilgi ve biraz da hayretle izlediği AKP’nin ilk dönem Avrupa Birliği hevesi aslında bu taşra burjuvazisinin Avrupa’da partner aramasının öyküsüdür.

Sermaye büyüklüğü ile umduğu ilişkileri kuramayan Anadolu Kaplanları rotayı Afrika, Ortadoğu ve Orta Asya Türkî Cumhuriyetlere çevirdi…

Tam da bu; AKP’nin neden ikinci dönem Avrupa Birliği hevesinin kırıldığını, frene bastığını, girişimlerin yavaşladığını izah ediyor…

Devam edelim:

Taşra burjuvazisi rotasını Afrika’ya çevirir çevirmez Cumhurbaşkanı Gül’ün davetlileri arasına Afrika’nın kanlı diktatörleri de girmeye başladı.

Dünyanın hiçbir ülkesine gidemeyen soykırım suçluları Türkiye’de en üst düzeyde ağırlandılar.

Neden diye kendine sormaya korkanlar şu gerçekleri bilmiyor mu?

AKP, temsil ettiği bu taşra burjuvazisinin ekonomik hedeflerine göre iç ve dış politikayı belirliyor…

İçeride yoğun bir emek sömürüsü, iş güvenliği, sendika, örgütlenme hakkının kısıtlaması, ILO sözleşmelerinin rafa kaldırılması, görülmezden gelinmesi, cep harçlığı düzeyinde aylıklar, dışarıda kanlı diktatörlerle masaya oturma; hepsi temsil ettikleri sınıfın ekonomik hedeflerine uygun politikalardır.

İşin bir diğer boyutu da ideolojik alt yapısıdır.

Burjuvalığını dahi kabul etmeyen bir sınıfın en sıradan burjuva demokrasisini kabul etme olanağı da olmaz.

MÜSİAT tarafından sıklıkla dile getirilen “biz burjuva değiliz” söylemi burjuvazinin günümüzde siyasal anlamda sahip olduğu değerlerin yadsınması anlamına geliyor.

“Beş parmağın beşi bir değil” diyerek İslami bir önermeye sarılan, emek sömürüsünü kutsal kitaptan alıntı yaparak haklı gösterenler elbette sosyolojik bir kavrama bin takla atılarak başka ilgisi olmayan alanlarla ilişkilendirilip ret edeceklerdir…

Birilerinin zinde güç diğerlerinin Yeni Burjuvazi diye bize tanıtmaya çalıştığı, allanıp pullanan taşra burjuvazi sizce ne kadar demokrat olabilir?

Bu sınıfın demokratlığını, büyük burjuvazi ve onun on yıllardır ülkede hâkim olan iktidarı ile tutuştukları kayıkçı kavgasında kullandıkları argümanlarla mı değerlendireceğiz, yoksa onun emek sömürüsü alanındaki uygulamalarına mı bakacağız…

Kimse hayal kurmasın; büyük burjuvazinin onlarca yıldır darbeler de dahil her türlü baskıcı anlayışı ve uygulamayı red etmeyen, anti demokratik bir ortamda palazlanmasını sağlayan olanakları bu aç gözlü  taşra burjuvazisi elinin tersi ile itmez. Tam tersine büyük burjuvazinin tecrübeleri onun için yol gösterici olacaktır…

Bütün bu söylediklerimizden sonra kim ne der bilmiyorum. Benim gördüğüm kadarı ile bu sınıfın demokratlığı varsa o sözde bir demokratlık olmanın çok ötesinde bir demokratlık değildir, olmaz da…

Öyle ise; bu sınıfın siyasal temsilcisi olan bir partinin, ileri demokrat olması, ülkeye demokrasi getirme savı mümkün olmanın ötesinde, ne anlama gelir?

Bu, o siyasal partinin sınıfına ihanet etmesi anlamına gelir.

Peki, AKP bunu yapabilir mi?

İşte bu soruya vereceğimiz cevapla; oturup AKP’nin demokratlığını konuşabiliriz…

 Hasan KAYA
25 Haziran 2011 Cumartesi