.: Erdoğan, siyaset yapılmasından mı korkuyor?

Hasan KAYA

Bazen haberlerde görürüz; o uzak ülkelerde sevmediği politikacıyı bir toplantı çıkışı yakalayan yurttaş yüzüne pastayı yapıştırıyor.

Şaşkınlık, telaş içinde eylemci gözaltına alınır, (bu gözaltına alma olayında kol, bacak kırma, eylemcinin ağzını kapama olmaz) siyasi üstünü başını silkeler ve kaybolur.

Olayın ardı sandığınız gibi çok da dramatik değildir çoğu zaman. İfadesi alınan eylemci yurttaş salınır, siyasi küçük bir açıklama yapar ve olay kapanır.

Yıllar sonra, o siyasi siyaset anılarını yazdığında bu olay eğlenceli birkaç satır olarak kitaba girer. Hepsi bu kadar…

Siyasete soyunan her yurttaş, eleştirileceğini bilir. Tepki alacağını baştan kabul eder. Bunlara hazırlıklıdır.

Eleştiri haklıdır, haksızdır, siyasi midir diye sorma hakkının olmadığını baştan kabul eder.

Çünkü siyasete soyunan adamlar, kadınlar, bunun demokrasinin gereği olduğunu bilirler.

Biz de durum çok farklıdır.

Siyasetçinin dokunulmazlığı vardır. Bu dokunulmazlık eleştiriyi de içerir. “Gözünüzün üzerinde kaşınız…” diyemezsiniz onlara.

Biz de, siyasete giren kişi, siyasetçinin danışmanı, yanında duran adamlar, kadınlar bir anda dokunulmaz olurlar. Koruma ordularıyla dolaşırlar. Yanlarına uğramak, onlara eleştiri yöneltmeyi bırakın bir şey demek imkânsızdır.

Erdoğan, bu siyasilere en canlı örneğidir.

Erdoğan, alkıştan başka bir şey kabul etmez.

O,  eleştiriyi kendine küfür olarak görüyor, edepsizlik sayıyor.

Bu gün Danıştay’ın 146. kuruluş etkinliğinde sarf ettiği sözlere bakınca şaşırmamak elde değil. Bir siyasi olarak kürsüdeki konuşmacının siyasi eleştiri yöneltmesine tepki gösteriyor. “Siyaset yapıyor” diyebiliyor.

Saygı, nezaket kurallarını geçtik, dünyanın neresinde, bir siyasetçi siyaset yapılmasından rahatsız olmuş, oturduğu yerden kürsüde konuşana siyaset yaptığı için laf atmıştır bilmiyoruz.

Siyaset yapılmasından korkan, rahatsız olan, siyaset yapmayı salt kendine hak gören cumhurbaşkanı olmaya hazırlanan bir başbakan, halkın değişik kesimlerini ne kadar kucaklayıcı olabilir, ne kadar demokrat olabilir?

Aşağısı sakal, yukarısı bıyık, ne yana tüküreceğimi şaşırmışken, “yüzüne yüzüne tükür” diyen içimdeki o sese kaptırmıyorum kendimi, dişimi sıkıyor yutkunuyorum.

Garip bir ülkeyiz, garip. Bu garipliğe denk bir başbakanımız var…

Bütün samimiyetimle söylemeliyim ki son derece üzücü bu yaşananlar. Bu ülkenin bu olup bitenleri hak etmediğini düşünüyorum ve kolaycılığa kaçarak yüzde 50’i suçlayamıyorum.

Onlar böyle bir başbakan seçerken biz neredeydik diye kendime soruyorum.

Evet, biz neredeydik…

Hasan KAYA
10 Mayıs 2014 Cumartesi