Faşizm böyle dile gelir…

Konuşmayı seven, hiçbir yerde konuşama olanağı bulamazsa, muhtarları saraya çağırıp konuşan Erdoğan, MÜSİAD genel kurulunda (25 Nisan 2015) yaptığı konuşmada “Diyanet İşleri neden her inanca eşit mesafede olacakmış? Bu milletin inancı belli” derken, kendi söylemiyle; “ne dediğini kulakları duyuyor muydu?” diye sormanın anlamı yok.

Ben kendi payıma, duyduğundan hiç kuşku duymuyorum. Bu sözler, iç dünyasının samimi sesi, dünya görüşünün sesi…

Üstelik bu rahatlığını da anlıyorum. Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede, diyanetin yüzde bir olan ötekilere eşit mesafede olmamasının, bu toplumda alıcısının hiç de küçümsenmeyecek bir karşılığı olduğunu düşünmenin rahatlığı bu.

Burada el çabukluğu ile Alevileri görmek istediği yere koymanın keyfiyeti ve yüzde biri yok saymanın kolaycılığına sığındığını görüyoruz.

Ancak bunun salt inançlarla sınırlı bir anlayış olmadığı kesin. Şimdilik etnik kimlikler söz konusu edildiğinde, aynı rahatlıkta konuşamıyor olsa da, farklı bir bakışı olduğunu düşünmek, saflık olur.

Zaten son konuşmalarında; “Kürt Meselesi yoktur, Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır” söylemi, “Kürt Meselesi demek ayrımcılıktır” türünden açıklamaları da o inkâr eden anlayışı fazlasıyla gösteriyor. Yakın bir gelecekte; ““Devlet neden her etnik kimliğe, dile aynı mesafede olacakmış? Bu devletin kabul ettiği etnik kimliği, dil belli” derse hiç şaşmamak lazım.

Çünkü devletin bir kurumu, var olan farklı inançlara eşit mesafede olmayacaksa, devletin kendisi neden farklı kimliklere, inançlara eşit mesafede olamaz.

Değil de…

Diyanet için söylenen sözlerin malumun ilanından öte, Türkiye’de demokrasinin olmadığının en üst düzeyde ilk kez, hiç eğmeden bükmeden, saklamaya gerek görmeden açıkça itirafıdır.

Aynı zamanda, bu sözler, bir anlayışın, bir devlet geleneğinin; en üst düzeyde, pervasızca dile gelmesidir de. Bu, o her fırsata dile getirilen; tekçi, faşist anlayışın, daha açık ifade edilmesinden başka bir anlama gelmiyor.

Hasan KAYA
29 Nisan 2015 Çarşamba