.: İki yüzlülüğümüz…

Bazıları çok şaşırmış gibi yapınca şaşırıyorum. Kimse kusura bakmasın; hiç ama hiç inandırıcı değiller. “Bize ne oldu böyle” diyenlerin yüz ifadeleri kendilerine hiç yardımcı olmuyor… Üstelik hepimiz bal gibi biliyoruz. Bize bir şey olduğu yok.

Biz böyleyiz, yeni değil hiçbir şey.

Hayata düştüğümüz silik notlar, yaşanmışlıklar eğer hala okunabiliyorsa; yolda bıraktığımız arkadaşların, yoldaşların sayısının sayılamayacak kadar çok olduğunu göreceğiz.

Eşe, dosta en çok da sevgiliye yalan söylendiğini kabul etmenizde kolay değil. Peki, kardeşe atılan kazığa ne demeli…

Her şeyi bir kenara bırakın siz; ne zaman doğru yerde doğru zamanda bulundunuz. Yapılması gerekeni ne zaman yaptınız…

Yapılması gerekeni yapmayan; üstüne vazife olmayan işe amir olan biziz değil miyiz? Ne haddimizi biliriz, ne de hakkımızı aramayı. Şairin dediği kadar korkak, cesur, cahil, hâkim ve çocuk olabileniz.

Bin yıldır farklı olanların birlikte yaşamasını becermiş değiliz. Yapabildiğimiz yan yana yaşamaktan öteye geçmemiş.

Bilmenin, tanımanın olanaklarını zorlayan, özleyen bir istekten uzak; kendi dar kabuğuna hapsolmuş bir yaşamdır sürüp getirdiğimiz… Bu yüzden; farklı bir görüş, farklı bir insan karşısında ne yapacağımızı bilmiyoruz.

Burnumuzdan soluyoruz.

Bu yüzden; çok kolay öfke seline kapılıyoruz… Çok kolay kışkırtılıyor, kullanılıyoruz. Neye kızdığımızı, kime karşı olduğumuzu bilmeden hop oturup, hop kalkan çocuksu bir yanımız var.

Saldıran, saldırgan iyi yurttaş oluyor. Vatanperver, sapına kadar milliyetçi oluyor…

Milliyetçilik dediğimiz kendinden olmayanı düşman görmektir. Bizden olmayan herkese, her şeye karşı çıkmak… Farklı olanı düşman ve hain ilan etmek…

Mafya elemanı olmak, devlet arazisini gasp etmek, eline geçeni paraya çevirmek, tarihi eser kaçakçısı, tacizci, tecavüzcü olmak milliyetçi olmanın önünde engel değil.

Dindar olmanın önünde hiç değil… Vatan, millet demek. Sakarya’dan girip, Çanakkale’den çıkmak, beş vakit namazın ikisini kılıp üçünü kazaya bırakmak yetiyor…

Milliyetçiliğin özü biraz Necip Fazıl, biraz Mehter Marşı ve daha çok Hasan Mutlu Can’dan serhat türküleri…

Hasan KAYA
11 Eylül 2015 Cuma