İktidarın Bilimle İlişkisi

Son otuz, kırk yıldır teknolojide hızlı gelişmelere tanıklık etmeye başladık. Her alanda, hayatımızı kolaylaştıran, teknolojik araçla tanışmaya başladık.

Bu araçlar bir ölçüde gündelik hayatımıza yön veriyorlar.

Teknolojik araçlar/aletler hayatımıza hızla girerken, onun ardındaki bilgiden de aynı oranda hızla uzaklaştık.

Kimse elindeki akılı telefonun, evdeki dijital dev ekranların, elinin altında, her işini gören tablet veya bilgisayarın arkasındaki bilgiyi merak etmiyor.

O telefonun, bilgisayarın yapabileceklerine odaklanmak, onu sınırlarda kullanmak, o aracı, araçları var eden bilgiden çok daha önemli oluyor.

Her şeyi sahip olduğumuz teknoloji ile açıklar olduk. Kendi aklımızdan çok elimizde ki akıllı araçlara güveniyoruz.

Dünyanın genelinde durum bu, ancak bu, bizim gibi ülkelerde daha da uç noktalarda seyreden bir anlayış olarak her gün karşımıza çıkıyor.

Oysa teknolojiyi var eden, arkasında her alanda ulaşmış olduğumuz bilgi birikimidir.

Bu gerçek, bir kez gözden kaçırılınca, o bilgiyi üreten insanların, çok da bir kıymeti olmadığı yanılsamasına götüren yola girmek kolay oluyor.

Her şeyi elindeki akıllı telefondan, tablet veya bilgisayardan öğrenmeye çalışan adam, bu bilgiyi üreten bilim insanlarını küçümseyebiliyor.

Sıradan bir taşra siyasetçisi olmanın ötesinde hiçbir meziyeti olmayan siyasetçi, oturduğu koktuktan aldığı cesaretle, bu bilgiyi üretenlere üst perdeden seslenebiliyor. Ağza alınmayacak sözler söyleyebiliyor.

Gücü, bilginin üzerinde gören bu anlayışta biri, bilgiyi iktidarın hizmetinde değerli ve anlamlı bulan anlayışın sahibidir. Oysa bilgi ile iktidar; birbirine zıt iki kutupta dururlar. Birinin güçlü olduğu yerde, ancak diğerinin zemin kaybettiğinden, zayıfladığından söz edilebilir.

Bilginin, iktidarın elinin altından uzaklarda, gücün demokratik olarak sınırlandığı ortamlarda üretilebildiğini görmek istemeyen bu dar kafalı yaklaşım, baskı ile elde edilmiş kısmı ilerlemeleri, başarıları mutlaklaştırmayı seviyor.

Bilgi zorbalığın, baskının aracına dönüşmediği yerde, karşısına cengâverce çıkıyor. Cahil cüretiyle bir sürü akademisyene, bilim insanına hakaret edebiliyor.

Hasan KAYA