.: Kürde vur, Türkün oyunu al…

Sözcüklere takanlar, bir sözcüğe bakarak bütün yazıyı çöpe atanlar olduğunu biliyorum. Bu yüzden Kürdistan demek yerine, Doğu da AKP ne yapmak istiyor diye soruyorum?

Bu yazı, bu soruya cevap arayacak. Haberleri izleyerek ve daha çok bölgeden yazıştığım dostların katkılarıyla orada olup biteni anlamaya çalışıyor.

Önce büyük çoğunluğun izlediği haberlerden edindiği ve/veya edinmesi istenen algının ne olduğunun resmini çizelim. Terör örgütü seçimler sonrası, üzerindeki miskinliği atmak için, Suruç’ta katledilen 33 sosyalist gencin intikamını bahane ederek yeninde silahlara sarıldı ve ilk ısınma hareketlerini de, iki polisi uykudan kaldırıp enselerine kuruşun sıkarak yaptı…

Özelikle Saray, Hükümet ve Havuz Medyası bu resmi özenle çizmeye çalışıyor. Çünkü bu resim ne kadar iyi çizilir, akıllara kazınırsa devamı o kadar başarılı olacak.

Devamı da şöyle:

Devlet de, bozulan kamu düzenini yeniden tahsis etmek, hainlere gününü göstermek için üzerine düşeni yapıyor. Bunu yaparken üzerine düşeni fazlasıyla yapması, yani kanunların ötesine geçmesi, yasaları hiçe sayması bir sorun olarak görülmemesine çalışılıyor. Özelikle Saray, Başbakan, Havuz Medyası tam da bu algının şekillenmesine ve/veya yeniden öne çıkmasına çalışıyor.

Bunu başarmakta çok da zorlanmıyorlar. Çünkü bu algı, batıda toplumun büyük çoğunluğunun kılcal damarlarında dolaşan bir virüs olarak mevcut… Öteden beri, Kürtler söz konusu olduğunda; devletin demokratik tahammüller içinde kalıp kalmadığı,  yasalara uyup uymadığı pek de umursanmaz. Bu umursamaz tavrın son tahlilde kendisini de vurduğu, başka alanlarda örneğin Gezi’de olduğu gibi kendisinin de anti-demokratik uygulamalarla karşı kaşıya kalmasının önünü açtığı görülmedi.

Umursayanların da sesi çok kolay yükselmiyor. Yükselen her sese, hedef olarak terör örgütü gösterilir, devletin yanında durma çağrısı yapılıyor. Olmadı o ses; “Devlet ne yapacaktı, oturup seyredecek hali yoktu ya” çıkışıyla bastırılmaya çalışılır.

Lafı hiç dolandırmaya gerek yok, batıdan göründüğü gibi değil orada yaşananlar. Bölgeden yazıştığımız dostların bize yazdıkları ile haber kanallarının kendilerine servis edilmiş görüntüler eşliğinde yazdığı haberler, yorumlar bir birini hiç tutmuyor. Haber kanalları, kurumsal çıkarlarını öne alarak, gazetecilik etiğini de ayaklar altına alarak, orada yaşanan gerçeği ters yüz ederek veriyorlar.

Orada yaşananlar, dar kafalı milliyetçiliğini aşabilen, kendine insanım diyebilen hiç kimsenin kabul edebileceği gibi değil. O ilan edilen sokağa çıkma yasakları süresi içinde, yaşananlar bu ülkenin bir bölgesinin gözden çıkarıldığı, orada yaşayan halkın düşman görüldüğü anlamına gelen manzaraları arkasında bırakarak son buluyor. Her fırsatta ordu,  bir düşman şehre girmiş, zafer kazanmış ordu edasıyla, tanklarla sokağa iniyor, arkasında enkaza dönmüş bir şehir bırakarak kışlasına dönüyor.

Sokağa çıkma süresi boyunca, havadan helikopterlerle, karadan tank, panzer desteğiyle saatlerce mahaller, evler, işyerleri ağır silahlarla kurşun yağmuru altında tutuluyor. Doğrudan halkın üzerine ateş açmaktan geri durulmuyor. Çocuklarında içinde olduğu sivil ölümleri, iki ateş arasında kalma olarak açıklanmaya çalışılıyor.

Bu saldırılarla, AKP’nin tek başına iktidarda olması halinde istikrarın bozulacağı, hızla bir kaos ortamına sürükleneceğimiz algısı yaratılmaya çalışılmasının bir adım ötesine geçilerek, gelen erken/tekrar seçimden AKP’nin tek başına iktidarı çıkmaması halinde, bölge halkının Türkiye ile olan duygusal bağlarının giderek zayıflaması da göze alınarak derinleşeceği sinyalleri veriliyor. İstikrar adı altında tek parti iktidarı zorlanırken Kürt halkının birlikte yaşama iradesi biraz daha örseleniyor.

İşin garip olan ve kabul edilmesini zorlaştıran yanı, Kürlere bu dizginsiz saldırı, Kürtlerden oy almayı hedeflemiyor, aksine son Kürdün oyunu da kaybetmeyi göze alarak İç Anadolu’da öbeklenen MHP oylarını almayı hedefliyor.

Bunun kısa özeti Kürde vurarak Türkün oyunu alma hesabı diyebiliriz.

Hasan KAYA
28 Ağustos 2015 Cuma