.: “Orospuluk bir huydur…”

Hasan KAYA

Annem eskimiş neyi varsa atmaz, biriktirir. Evde dönecek yer bulmak bazen zorlaştığında, “bu ne işe yarıyor” diye neyi göstersem. “Kalsın, lazım olur” der.

O sonra bir türlü gelmez. Yıllarca önce gösterdiğim bir sürü şey hala öyle olduğu yerde duruyor.

Onların hepsi, vakti zamanında zor sahip olduğu şeylerdir. Zor kazanılan paralarla alınmış, zor sahip olunmuş şeylere kıymak kolay olmuyor.

Her şeyde biraz öyle değil mi?

Emek verdiğiniz bir ilişkiden vazgeçemiyoruz, kaldırıp öyle kolay kolay çöpe atmıyoruz. O yürek sızısının uzun sürmesinin nedeni tam da budur. Acının eşiğini aştığı yere kadar, dişimizi sıkar dayanır, bir umutla yeniden her şeyin eskisi gibi olmasını bekleriz.

Kendimizi bazı şeylerin eskimediğine inandırmaya çalışırız. “Yıllar onları eskiteceğine, onları yeniler besler, güçlendirir, daha anlamlı kılar” diyerek inancımızı güçlendirmeye çalışırız.

Bütün bunlar acıyı hafifletmez, ama oylanmamızı sağlar, anlık acıyı dindiren bir merhem olur. Biraz da umut, hepsi o kadar. Bütün bunlar zaman kaybetmekten başka bir işe yaramaz.

Önümüze bakmayı, yolumuza devam etmeyi engelleyenler olurlar.
Demesi kolay, kabul etmesi zordur, ancak yıllar sonra bütün yaşananlar, acısı tatlısıyla gerçek anlamını bulacak, yeni anlamlar kazanacak ve anılarımız arasında gerçek değeriyle yerlerini alırlar.

Kaybedilenin değerini bilmek değil bu. Biraz mesafeli, uzak bir bakıştır olan.

Aslında bazı şeylerin eskimeyeceği, zaman içinde güçleneceği, daha anlamlı olacağı hiç de haksız bir düşünce değildir.

Arkadaşlık bunlardan biridir.

O, zaman içinde paylaşılanlar, birlikte yaşanılanlarla güçlenecek bir şeydir.

Sevgi de böyle.

Aşkta…

Ama gördüğümüz bildiğimiz hiçbir aşk, hiç bir arkadaşlık, dostluk böyle olmaz.

“Olması gereken” ile “olanın” var ettiği bu paradoks karşısında şaşkınlığımızı gizleyemeyiz. “Teori ile pratiğin uyumsuzluğu yasası mı bu” diyerek ne yapacağımızı, ne diyeceğini bilmez kalırız öyle.

Aslında o kadar çözülmez, bilinmez bir şey değildir bu. O büyük dostluklar, arkadaşlıklar, aşklar işin en başında bir yalan ve/veya beklenti üzerine kurulmuşlardır.

Bu yüzden hayatımıza arka kapıdan girer, yine oradan çıkar giderler. Yapılan hesapların tutmadığı, tutmayacağı görülünce sabırsız bir bekleyiş, çok çabuk yerini çekip gitmeye bırakır. Evvel zaman içinde yapılan hesabın, güne uymadığı veya artık hesabın bittiği yerde biten aşklar, dostluklar ve arkadaşlıklardır bunlar.

Aklınıza ne geliyor biliyorum. Kemal Tahir, böylelerini anlatmak için; “Orospuluk bir huydur” der. Onun dişisi erkeği olmaz, o bir huy olarak ruhlara siner açığa çıkacağı günü bekler, fırsat kollar.

Başka bir açıklaması yok bunun.

Bu küçük burjuva kişiliğin bildiği bileceği tek bir zamir vardır: “Ben.” Başka bir zamir ne bilir, ne de kullanır. Hep “ben” diye başlar söze, kendinden başkasını ne düşünür ne görür. Hep o haklıdır, hep o bilir, hep o…

Çünkü o bencil ve açgözlüdür.

Hasan KAYA
31 Ağustos 2014 Pazar