.: Sivas’ın gerçek katilleri…

Kim inanmıştı bilmiyorum. Yıllarca bir şehir efsanesi gibi dilden dile dolaştı durdu. Sivas Madımak Yangınına üç beş yobazın, yabancı gizli servislerin işi dendi. Devletin sorumluğu, gerçek suçu böylece gözlerden uzak tutulmaya çalışıldı.

Olayın büyüklüğü, sonuçları da göz önüne alındığında üç beş sarıklının, sakalının tespih çeken yobazın işi olduğunu fazlasıyla aştığını gösteriyor.

Evet, Sivas’ın yobazı, gereci güruhu da suçluydu. Onlar da; otele yürümüş, kuşatmıştı. Can istemiş, kan dökmeyi göze almışlardı. Şeriat isteği, yüksek sesle dile gelmiş, Sivas’ı Azize mezar etmek istemişlerdi. Ancak yine de; bu kendiliğinden gelişmiş yobazların, sokağın birden bire dini duyarlıkları ile ayaklanması değildi.

Yargılanmak istenenler, sözüm ona yargılananlar, zaman aşımından yararlananlar, bu sokaktan olanlardı. Evet, onlarda suça iştirak etmiş, kıyımda pay sahibiydiler. Ancak gerçek suçlular onlar değildi. Onlar kullanılan piyonlar, aptallardı. Planlayanlar, yönetenler devletin bordrolu çalışanları, kanlı katilleriydi. Onlardı gerçek katiller, sokağı kullanan açığa çıkmayanlar.

Çıkarılmayanlar…

Devlet işin içindeydi ve baş planlayanıydı. Dinci gericilik kullanılan uygun aptallar güruhunu oluşturuyordu.

O gün Sivas’ta yeterli sayıda asker, polis olmaması bir tesadüf değildi. Olanında olaya son ana kadar müdahale etmemesi, üstelik Ankara’dan, Başbakan Yardımcısının (Erdal İnönü) ısrarlı istemine rağmen, kimsenin müdahale etmemesi tek başına bunun baştan planlanmış bir saldırı olduğunu fazlası ile gösteriyordu.

Başbakan Yardımcısı bile planı bozamıyordu. Gücü yetmiyordu. Ve plan sonuna kadar sürdürüldü…

Basının bir gün sonraki ortak manşetleri, yetkili ağızların açıklamaları da bunun bir başka göstergesiydi.

Her türlü kirli oyunda, kullanılacak uygun aptallar, yobazlar, provokatörler bulmak bu ülkede hiç de zor değildir. O aptallar her yerde, her konuda kolay bulunuyor. Onları bazen hükümeti destekleyen kalemler olarak görüyorsunuz, bazen elinde benzin bidonu, kibrit otel yakmaya giderken…

Hasan KAYA

Temmuz 2014 Çarşamba