Soçi’den beklenenler ve hayal kırıklıkları…

Haftayı Suriye konuşarak kapatacağız diye beklerken, hafta sonu mesaisiyle konu sıcaklığını sürdürdü. Erdoğan, Soçi’de (22 Kasım 2017 Çarşamba,) Rusya ve İran ile masada olduğu ve ortak açıklama yaptığı halde masadan çok da memnun kalkmadı. Erdoğan’ın ileri sürdüğü çekincelerin ötesinde masadan eli boş kalktığını söylenebilir. Bunu hafta sonu mesaisinden anlıyoruz.

Erdoğan ve arkadaşlarının Soçi görüşmeleri öncesi Afrin’e bir askeri hareketten söz ettikleri göz önüne alındığında, Soçi’de bu hareket için yeşil ışık yakılması beklentisi vardı. Ancak görünen o ki, yeşil ışık yakılması bir yana, Türkiye hiç de hevesli olmadığı bazı konularda iş birliğine zorlanmış gözüküyor.

Soçi’de, masadan eli boş dönen Erdoğan, Trump ve Makron ile görüşerek, yeni destek arayışları içine girdi. Yapılan açıklamalara bakılırsa bu desteği bulmuş gözükmüyor. Suriye’de Putin’e rol kaptıran batı, burada yeni bir macera içinde olmak istemiyor. Erdoğan, Trump telefon görüşmesi sonrası, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun ABD’nin Kürtlere silah yardımını durduracağı yönündeki açıklaması, ABD kaynaklarınca doğrulamadı.

Türkiye aslında sonuç alamayacağını bile bile, silah yardımı yapılmasını kendi güvenliği için engellemeye çalışıyor gözükerek, bir terör örgütüyle iş birliği içinde olduklarını göstermeye çalışıyor. Erdoğan’ın önce Trump sonra Makron ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında çekilen fotoğrafta masada, Erdoğan, Çavuşoğlu, Erdoğan’ın danışmanlarının yanı sıra, MİT Müsteşarı Hakan Fidan da hazır bulunuyor olması.  Fidan’ın elde ettiği istihbarat bilgilerinin de paylaşıldığını, bununla Kürtlerin terör örgütüyle ilişkisi gösterilmeye çalışıldığı anlaşılıyor. Bütün bu çabanın kısa özeti; Cenevre’de kurulacak barış masasından Kürtleri uzak tutmak…

Bu girişimler de gösteriyor ki, Erdoğan, Soçi’de beklediğini alamadı. Beklediğini görmeyen/alamayan Erdoğan aceleyle yönünü bir kez daha batıya çevirirken burada da başarılı olmayacağını biliyor.

Yapılan birçok değerlendirmeye göre, (ne olduğu her seferinde muğlak bırakılsa da) ABD, Suriye’de asıl hedeflerine ulaşamadı. Ancak, yine de, ABD, Kürtlerin hâkim olduğu bölgede kalıcı olabilecek bir avantaj yakalamış gözüküyor. Burada oluşturduğu üstelerin kalıcılığını sağlayana kadar, Kürtlerle ilişkisini kesmeyeceğini/bozmayacağını söylemek yanlış olmaz.

Kuzey Irak ve Suriye’de oluşturulan bu üstlerin Türkiye’nin stratejik önemini azaltan bir etkiye sahip. Yani, Türkiye’nin Kürtler konusunda göstermiş olduğu duyarlılık, sanıldığı ve söylendiği gibi salt milliyetçi kaygılardan, PKK’nin bölgeye yerleşmiş olmasından kaynaklanmıyor. Bu bölgede, İncirlik dışında başka üstlerin oluşması, ABD’nin Türkiye ile ilişkilerinde elini rahatlatırken, Türkiye’nin pazarlık şansını azaltan bir etkiye sahip…

Özellikle her fırsatta batı ile polemik içine giren, ağır suçlamalardan kaçınmayan Erdoğan’ın tavrını da göz önüne aldığımızda, ABD’nin Kürtler üzerinden bölgede yakalamış olduğu kalıcılığını kolay kolay risk etmeyeceğini söylemek mümkün. Bu en azından Irak’ta olduğu gibi kalıcı bir yapıya dönüşüne kadar risk edilecek bir olanak gibi gözükmüyor.

Erdoğan, hiç kuşkusuz bu girişimlerinin başarısız kalacağını biliyor. Ancak sonuçsuzda kalsa, bu girişimler üzerinden yaratacağı “dünya lideri” algısını iç politikada kullanmanın yanı sıra, ekonominin kötüye dönen çarklarından gözleri uzak tutmayı hedefliyor.

Türkiye’nin şimdilik Suriye’de bütün beklentisi, Şam Rejimin Kürtlerin elde ettiği kazanımları yok saymasına ve Kürtlere savaş ilan etmesine kalmış gözüküyor. Ancak Şam’ın, Rusya’dan bağımsız böyle bir adım atması söz konusu değil. Savaş yorgunu Şam Rejimi yeni bir maceraya girmeyeceğini, siyasi çözümden yana olduğunu, (21 Kasım 2017) Soçi’de Putin, Esad görüşmesi sonrası açıkladı.

Yani Türkiye’nin hiçbir beklentisinin karşılanmadığı bir dış politika sürecine giriyoruz. Ancak bütün olumsuzluklara rağmen biz her alanda olumlu gelişmelerin olduğunu duymaya devam edeceğiz. Dış politikada olduğu gibi ekonomiden, güvenliğe, çevre sorunlarından, eğitime her alanda olumlu gelişmenin olduğunu Saray ve Hükümet diline dolamaya devam edecek. Seçimlere kadar sürecek olan bu dile şimdiden hazırlıklı olun….

Hasan KAYA
26 Kasım 2017