.: Taşra politikacısı…

Küçük yerlerde, herkesin herkesi tanıdığı kasabalarda, şehirlerde, siyaset yapmanın kolaylıklarından söz edildiğini duymayan yoktur.

“Bir yere kadar” diyerek bunun doğruluğunu kısmen kabul edebiliriz.

Küçük kasabalar, küçük şehirlerde seçmene, sözcüğün dar anlamıyla “dokunarak” siyaset yapmanın olanağı, birçok kolaylığı beraberinde getiriyor. Buralarda siyasete girenlerin hayatı, geri dönüşü olmayacak şekilde değişir. Siyasete soyunan, hiç ummadığı kapıları birden bire önünde açılmış bulur, Allah’ın “yürü ya kulum” dediğini duyar gibi olur.

Taşra politikacısı biraz zübüktür, rahatını sever, dik durmasını pek bilmediğinden ve/veya işine gelmedi için eğilmekten bükülmekten erinmez. Çok lafını ettiği, geçmişten getirdiği değerlerini çabuk yüz üstü bırakır. Bildik partilerden, en çok iktidara yakın olanlardan aday olur, bildik sözler söyler, devletle barışık, sistemle içli dışlı yaşar.

Siyasete girmesi, politikaya heveslenmesi de sistemden kendine düşen payı almak içindir. Başkaca bir derdi, ileriye dönük kendisinden başka bir ideali yoktur. O kendisinden başlayarak, hiç kimseyi sevmez. Muhalif olanlara tahammül etmez. Her aracı, her yolu kullanarak, rakiplerini alt etmeyi, saf dışı bırakmayı göze almaktan çekinmez. Gerekmese de bel altı vuruşları sever. Rahat bir yolda yürümeyi, kolay yoldan hedefe ulaşmayı sever bunlar. Ancak öyle kolay hiçbir şey yoktur hayatta.

Hayat karşıtını üretir, diker karşısına.

Zordur belki nadiren olur, ama olur. Sistemi sorgulayan, devleti zorlayan muhalif kesimler adına, kendini yakmaya hevesli, siyaset yapmayı kafasına koyanlar da çıkar.

Bunların işi zordur, hem de çok zor. Üstelik hayatı kendileri için zor etmekle kalmaz, rakiplerine de zor ederler.

Gündelik hayatlarına yansıyan birçok zorluğu, siyasete girdiklerinin ertesi günü yaşamaya başlarlar. Selam verenler selamı keser, uzaktan gelirken görenler, yolunu değiştirir, hiç tanımıyormuş gibi yapanlar çoğalır. Herkesin kaçacağı, sığınacağı bir bahanesi olur. Çünkü amiyane söylemle; kimse devletle, devletin kışkırttığı halkla papaz olmak istemez.

Yansız bakınca, gerçekçi olmayı da kafaya koymuşsanız, hak vermeden geçemezsiniz bunlara.

Haklılar.

Kimse rahatı kaçsın istemez.

Muhalif siyaset yapmaya soyunmak demek, yel değirmenleri karşısında yapayalnız kalmayı göze almaktır, küçük kasaba ve şehirlerde.

Hasan KAYA
20 Nisan 2015 Pazartesi