.: “Başkanlık Sistemi” kimin iktidarı olacak

Meclise sunulan, Anayasa Paketinin 18 Maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Üzerinde sağlıklı, açıklayıcı olamayan görüşmelerin yapıldığı, itiş kakış oylamasının yapıldığı, 18 madde referanduma götürülme yeterli oyu alarak genel kuruldan geçti. İkinci tur tümü üzerinde yapılacak oylama sonrası referandum yolu açılmış olacak.

Medya ve sosyal medya üzerinden izlediğimiz görüntüler, yapılan konuşmalar anayasada yapılmak istenen değişikliğin asıl gerekçesini çok da açıklar nitelikte değildi.

Tartışma genellikle yaşam tarzına müdahille noktasına sıkıştırıldı. Daha çokta bütün iktidarın bir adamın elinde toplanacağı, iki dudağı arasına hapsedileceği şimdiden belli olduğundan, “o bir” adam tartışmasına döndü.

Elbette söylenenlerin tümünde belli oranlarda haklılık payı var. Bu değişiklerin ileride yaşam tarzımıza daha fazla müdahile getireceği muhakkak. Belli kesimler giderek kendini köşeye sıkıştırılmış duyumsayacağını ön görmekte yanlış olmaz. Dahası “o bir” adam her zamankinden daha fazla ve güçlü söz sahibi olacak. Üstelik bu söz sahipliği; resmi, yasal bir zemin kazanacağı için daha rahat hareket etmesini sağlayacaktır.

“O bir” adamın daha güçlü olması, onun sırtını dayadığı, var olmasını sağlayan sınıfın daha güçlü olması ve her alanda söz sahibi olması anlamına geliyor. Benim taşra burjuvazi olarak nitelediğim ve büyük burjuvaziden ayırdığım bu sınıf, iktidarını bu anayasa değişikliğiyle perçinlemiş olacak. Bazen Anadolu Kaplanları, bazen Yeşil Sermaye olarak bir zamanlar dilimize doladığımız taşra burjuvazi, AKP hükümetleriyle iktidara yürüyüşünü başlattı.

Taşra Burjuvazisi, muhafazakâr orta sınıfları, şehrin ve kırın küçük burjuvalarını da arkasına alarak büyük burjuvaziye karşı başlattığı iktidar yürüyüşünde daha fazla demokrasi, ileri demokrasi söylemini dilinden düşürmedi. Bu hiçbir şekilde ülkenin daha demokratikleşmesi anlamına gelmiyordu. Bu söylemin anlaşılır Türkçe karşılığı; taşra burjuvazisinin, büyük burjuvazi ile iktidarı paylaşmayı talep etmesinden ibareti.

Bunun siyasal ifade ediş biçimi Kemalist vesayet sistemine karşı daha fazla demokrasi, ileri demokrasi oldu. Oysa demokrasiye en son ihtiyaç duyan sınıf bu taşra burjuvazisiydi. Bu sınıfın dini duyarlıkları, sosyal kültürel alt yapısı bir yana, sınıfsal çıkarları demokrasiyle örtüşmeyecek kadar açıktı. Çokta büyük olmayan sermaye birikimlerini büyütmeleri, yoğunlaşan bir sömürüyle mümkün olduğundan, sendikaların, demokratik kitle örgütlerinin susturulduğu, demokratik hakların kısıtlandığı, anti demokratik bir sistemle mümkündü.

2007 yıllı sonrası giderek azalan demokrasi, ileri demokrasi söylemi taşra burjuvazisinin iktidarın ciddi bir ortağı olmasının sonucuydu. Erdoğan’ın ustalık dönemi olarak ilan ettiği bu dönem, büyük burjuvazi ile taşra burjuvazisinin iktidarda ortaklaştıkları dönemi ifade ediyor.

Ancak 7 Haziran seçimleri bu ittifakın iktidarını tehdit eder şekilde sonuçlanması, iktidarın siyasal düzlemde daha sağlama alınmasını bir zorunluk olarak önlerine koydu. Başkanlık Sistemi lafları giderek daha fazla edilmeye başlandı.

Seçim sonuçları hukuk zorlanarak, yer yer de ayaklar altına alınarak erken, yenden seçime gidildi. İktidarın her ne olursa olsun sağlama alınması hesapları içinde, ülke adım adım şiddet sarmalı içine çekildi. Bu uğurda şiddetin tırmandırılması, yüzlerce insanın ölümü, şehirlerin yerle bir edilmesi göze alındı. Suriye’ye girilerek bir savaş macerasına girildi…

Şiddetin terörün kol gezdiği bir ortamda gündeme hızla getirilen Başkanlık Sistemi, Erdoğan’ın seçildiğinden bu yana uygulaya geldiği Başkanlığın yasal bir zemine kavuşturulmasından başka, taşra burjuvazisinin iktidarını sağlama almak anlamına geliyor. Bu sınıfın sosyo-kültürel alt yapısı, sermaye büyüklüğü göz önüne alındığında daha baskıcı, daha geri uygulamaların ülkeyi beklediğini şimdiden söylemek yanlış olmaz.

Hasan KAYA
16 Ocak 2017 Pazartesi