.: Bir çocuktan bir cani yaratan iklim…

Ankara’nın göbeğinde, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde fotoğraf sergisine katılan Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov uğradığı silahlı saldırıda yaşamını yitirdi.

Saldırgan 24 Haziran 1994 Aydın Söke doğumlu, Manisa Şehzadeler Nüfusuna kayıtlı, Söke Cumhuriyet Anadolu Lisesi mezunu, İzmir Rüştü Ünsal Polis Okulu mezunu polis meslek yüksekokulu mezunu ve halen çevik kuvvet müdürlüğünde görev yapan ve 2,5 yıldır bu görevde bulunan Mevlüt Mert Altıntaş. (Gazete duvaR)

Olaydan hemen sonra yapılan açıklamalar, Türkiye ile Rusya’yı hedef aldığı, etkileri yeni yeni ortadan kaldırılan “uçak krizinden” rahatsız olanların işi olduğu yönündeydi. Televizyon kanallarının bilinen yorumcu kadrosu içinde Hükümete yakın olan yorumcuların hem fikir olduğu, “Fetocu” dedikleri Fethullahçılar oldu.

Böylesi olaylarda sıklıkla dile gelen “dış mihraklar” da payına düşeni aldı. Kimi Avrupa ülkeleri ve ABD ima edilmese olmazdı…

Rusya’nın açıktan Türkiye’yi suçlayan açıklamalardan kaçınması ve sağduyulu, daha çok diplomatik açıklamaları yorumcuların ve hükümetin yüreğine soğuk su serptiği gözden kaçmadı. Ancak bunun ikili görüşmelerde aynı soğukkanlılıkla sürdürüleceği anlamına gelmiyor.

Putin’in soruşturmayı birlikte yürütelim teklifi Türkiye’ye güvensizliğinin dile geliş biçimi olduğu atlanmış da olsa, orada öylece duruyor. İkili görüşmelerde ve soruşturma sürecinde üzerinde en çok durulacak konulardan biri, eylemci polisin olay yerinde öldürülmüş olması olacaktır.

Olayın sıcağı sıcağına ortaya çıkan kimi fotoğraflar, eylemci polisin AKP ile ilişkilerine işaret etmesi de Sarayın ve Hükümetin açıklamakta zorlanacağı ve canını sıkacak gibi gözüküyor.

İlk gece itibarıyla uçak düşürülmesinde yaşanan krize benzer, bir krizin yaşanmayacağı görülüyor. Fakat bu, iki ülke ilişkileri açısından olduğu gibi, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerine etkide bulunmayacağı anlamına gelmiyor. Bu yöndeki beklentinin oldukça iyimser bir beklenti olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Hiçbir şeye olmasa Türkiye’nin bir tatil cenneti olduğu imajına büyük zararları olacaktır. Bu da ülke ekonomisi açısından yeni sıkıntıların yaşanacağı anlamına geliyor.

Eylemci polisin ölmüş olması rahatlıkla bir dizi düşüntüyü (spekülasyonu) akıllara getirecektir. Birbirinden farklı değerlendirmeler yapılmasını mümkün kılan bu durum, eylemcinin kimliğinden, arkasındaki güçlere kadar büyük farklılıklar gösterecek.

Ancak görünen o ki, eylemci polisin arkasında sanıldığı gibi bir gizli servis, örgüt, devlet yok. Ben nedense daha çok bireysel bir eylem olarak gördüğüm bu eylemin, ardında daha çok Saray ve AKP Hükümetlerinin Türkiye’yi yönetme biçiminin olduğunu düşünüyorum.

AKP Hükümetlerinin ve Sarayın ülkeyi yönetme biçimi, yarattığı iklim, belli kesimlere karşı ılımlı yaklaşımı, böylesine eylemlerin gündeme bir bomba gibi düşmesinin asıl nedenidir. Benzer bir durumu her patlayan bomba sonrası HDP binalarının ve Kürtlerin hedef alınmasında da görüyoruz. Hiç kuşkusuz kimi güçlerin yönlendirmesini de yadsımadığımız bu eylemlerin çoğu zaman bu iklimden beslendiğini görmek zorundayız.

Büyükelçiye saldırıyı gerçekleştiren polisin AKP iktidar olduğu yıllarda henüz 8 yaşında bir çocuk olduğu ve bu iklimin zehirleyen etkisi altında büyüdüğünü ne yazık ki söylemeliyiz. Bu zehirli iklimin Saray ve AKP’ye yakın medya tarafından daha da zehirli hale getirildiğini de görmezden gelemeyiz.

Erdoğan’ın ve AKP’nin sokağa, türbinlere oynayan popülist söylemi sokakları hareketlendirmeye yettiği gibi, böylesine bireysel kanlı eylemlerin hayat bulmasını da sağlayan bir etkiye ve güce sahip.

Halep’in Suriye güçleri tarafından Rusya’nın yardımlarıyla geri alınması, sürüp giden “siviller öldürülüyor” kara propagandası, Rusya düşmanlığını giderek görünür kıldığı bir ortamda bu eylemin olması bir gizli servis, örgüt, devlet aramayı anlamsız kılıyor…

Hasan KAYA
20 Aralık 2016 Salı