Biz hangi çağın insanlarıyız?

Geçenlerde başbakan Soma faciası sonrası “maden kazaları bu işin fıtratında var” dediğinde kızdınız. O yetmezmiş gibi 1862 İngiltere’sinden örnek verince kızıp küplere binenler oldu.

Ben mi?

Ben de o zaman “yuh daha neler” demiştim.

Sonra oturdum biraz serinkanlı düşününce gördüm ki; Başbakan aslında biraz haklı. Hayır, samimi olmak lazımsa biraz değil, düpedüz haklı, hem de; yerden göğe kadar haklı.

“Sen de mi?” demeyin, bu ülkeyi kıyaslayacaksak 1800 sonu İngiltere’si, Almanya’sı ile kıyaslamak lazım. Üstelik bu kıyaslamayı maden ocaklarında yaşadığımız kazalarla da sınırlamamalıyız.

Çünkü her konuda çağın oldukça gerisinde bir yerdeyiz. Bir türlü bu güne gelemediğimiz bir zamanda yolculuk içindeyiz.

İsterseniz ben hiçbir şey demeyeyim, siz bir yurttaş olarak neye, ne için tepki verdiğinize, neler için hop oturup kalktıklarınıza bir bakın.

Sonra dönüp, o tepki verdiklerinize, her hangi bir demokratik Avrupa ülkesinde nasıl tepki verildiğine bakın. Eğer en azından kendinize karşı dürüstlüğünüz hala varsa, arada dağlar kadar fark olduğunu göreceksiniz.

O, hop oturup, hop kalktığımız, küplere bindiğiniz çoğu şeye Avrupalı gülüp geçiyor.

“Canım onlarla biz bir miyiz?” diyenlere hemen diyeyim. Haklısınız değiliz, en azından bugünün Avrupalısı ile kesinlikle bir değiliz. Ama 1800’ler sonunu Avrupalısı kadar milliyetçi, dindar ve hak aramama yollarını bilmiyoruz.

O kadar da geri olmadığımızı düşünenleri rahatlatacak günümüze yakın tek örnek; güçlü lidere tapınma düzeyinde duyulan güven ve milliyetçiliğin, milli simgelerin insandan, insan yaşamından daha değerli görüldüğü 1940’lar Almanya ve İtalya’sını örnek verebiliyorum.

Günümüze daha yakın örnekler arıyorsanız elbette bulabilecekleriniz olacak, mesela faşist diktatörlüklerin yaşandığı ülkelerde benzerlikler bulabilirsiniz.

Son olarak, bulamayacağınız yerleri söyleyeyim, boşuna oralarda aramayın. Demokrasinin yaşandığı içselleştirildiği ülkelerde asla bulamazsınız.  Boşuna yorulmayın.

Hasan KAYA

09 Haziran 2014 Pazartesi