İlk Aşkım

Baharın ilk günleriydi, derelerin gürül gürül kar suyu dolduğu, cemrenin toprağa düştüğü, doğanın yeşil gülümsediği günlerdeydik. Elimi kolumu sallayarak çıkıp geldiğimde beni bekliyordu, bense varlığından habersizdim onun. Onu görür görmez, hiç düşünmeden sevdim. Koşulsuz bir sevgiydi yaşadığımız. Tek kelimeyle yaşadığımız, yaşayacağımız aşktı. Gözlerinden okuyabiliyordum her söylemek istediğini. Hüzünlerini, sevinçlerini sözcüklere dökmeden anlayabiliyordum. Onu anlamada hiç zorlanmadım… Hiç yorulmadım onu sevmekten.

O ilk aşkımdı, yaşadığım ilk sevdam. Ona her baktığımda, eli elime her değdiğinde ya da sıcak sarmalarına kaygısız kendimi her bıraktığımda bütün aşkların o büyüklüğüydü beni saran… Öyle büyük bir aşktı ki bu soluğuyla ayaklarımı yerden keserdi her seferinde. Tarifsiz o büyük aşkların tarifsizliğini yaşadım onunla,

Sevgilerin, sevinçlerin en büyüğünü yaşarken kavgalarımız da oldu. Gereksiz, anlam veremediğimiz tartışmalarımız da. Kırıldığı anlar oldu. Deliliklerimle onu çok üzdüğüm anlar da az değil… Her ne olursa olsun küsmeden, darılmadan sevgisinden bir an ödün vermedi…

Kavgalarımızda o sesini hep yükseltmeyen kırılgan, ben ise hep bağırıp çağıran isyankar taraftım… Aksiliğimi de sevdi. Ve hep anladı.  Bazen güldü poyraz yemiş deniz gibi kabarmalarıma, deli deli esmelerime… Sevgisinden o kadar emindim ki… Ve bu rahatlıkla, biraz da pervarsızca davrandığım anlar oldu. (Özgürlük şarkıları dinleyip söylediğim günlerdeydi)

Ama onu; her koşulda sevdiğimi biliyordu. Bunu anlamak o kadar zor değildi… Gözlerimin içine başını yana düşürüp baktığında, tüm kalelerim yıkılırdı. Ne kadar öfkeli olursam olayım birden teslim olurdum….

Onu sevdiğim gibi bir başka kadını sevmedim. Ondan başka kadınlara da “Seni seviyorum” dedim. Aşık da oldum. Ama onun yeri hep başka kaldı. Aldatıldığını da düşünmedi bir an. Kıskandı bunu biliyorum ama belli etmedi.

Uzak ayrılıklar yaşadık. Ayrılığın şarkılarını ezberledik. Mırıldandık kendi kendimize herkesten gizli. Haberleri geldi usul nazlı dillerle… Seher vakti açmış güller gibi taze kokusuyla.

Erken ayrılıkların zorunu yaşadık. Biliyorum özledi, özledim… Hem de yüreğimi burkan acıların iz bıraktığı anıları biriktirerek. Bir anlık sımsıkı sarılıp öyle kalma düşüyle, kimseye belli etmeden burnumu çektiğim anlar oldu…

Neden bilmem ama sevdiğimizi, özlediğimizi söylemek hep zorumuza gitti… Bildiğimizi tekrarlamanın anlamsızlığına kaptırdık kendimizi. Oysa her seferinde yeniden ve yeniden söylenmesi ne de hoş olurdu. Bir yerden sonra ne o sevdiğini açık açık söyledi ne de ben… Ama ikimiz de söylemesek de biliyorduk sevdiğimizi. O aşkların en yenilmezi çocukluk aşkım, görür görmez ilk bakışta aşık olduğum kadın. Ben onun ilk göz ağrısı diye sıkıca sarıp sarmaladığı, yalnızlığına bulduğu bir can…

Ben, o ve aşkımız, biz birlikte büyüdük. Biliyorum çoklarının yaşamadığı farklı bir ana oğul ilişkisi bizimkisi. O, on altı yaşında bir ana, ben sıska çelimsiz bir oğlan. Güle oynaya hastalıkları yendik. Yokluğa yoksulluğa diz çökerttik. Ayrılıkları bir biri ardına yendik.

En zor günlerimde, en ayaz gecelerde üşümedim. Ayağıma ördüğü yün çorap, sırtıma kazak sevgisi.

Hasan KAYA