.: Yarına kalan ağır yük…

Çok çabuk panikliyoruz. Şaşkınlığımız yüz ifademize yansıyor. Gözlerimiz yuvalarında fırıl fırıl dönüyor.

Muhtemeldir kalp atışlarımız da hızlanıyordur. Ne yapacağımızı, ne diyeceğimizi bilmez bir halde kendimizi sokağa atıyoruz.

Sanmayın halk bunu yaparken, siyasiler, okumuş yazmış aydın geçinenler çok farklılar. Onlarda tepkilerini başka biçimler altında benzer biçimlerde dışa vuruyorlar.

Örneğin köşe yazarları; hemen kaleme sarılıyor. İlk aklına geleni yazmaya başlıyor.

Siyasiler bir birini tutmayan demeçler veriyor.

Bu halimizin nedeni, bilgiyle yola çıkmak yerine duygularımızı rehber edinmemizdir.

Gelişmeleri aklıselim içinde doğru okumak, anlamak, aklımızla hareket etmek yerine; çocuklara yakışır bir biçimde yüreğimizle, duygularımızla hareket etmemizdir…

İş bu noktaya vardıktan sonra; kendimizi haklı göstermek ve doğru yerde durduğumuzu kanıtlamak için eski defterleri karıştırıyoruz.

Eski defterler karıştırılınca; elimiz hiç boş dönmüyoruz.

Tarihin tozlu yaprakları arasında, kendimizi haklı gösterecek bir şeyler bulmak zor olmuyor. Daha da olmadı bir dip nota sarılıp cımbızlıyor, gönlümüzce bir yoruma tabi tutup, istediğimiz gibi eğip bükerek kendimizi haklı çıkarıyoruz…

Sonuç: anlık haklılık ve böbürlenmeler oluyor.

Dünden bize kalanların ağır yükü ile günü kurtarmak; geleceğin, gelecek kuşakların yükünü ağırlaştırıyor. Altından çıkılmaz hale getiriyor…

Hasan KAYA
26 Aralık 2011 Pazartesi