.: Hükümete yapılan komplo meşrudur…

1Başbakan Erdoğan ve hükümet üyeleri için zor saatler. Başbakan olarak çıkıp bakanlarım yolsuzluk yapmıştır dese olmaz, yapmamıştır da diyemiyor. Her şeyi bir kenara bırakıp; “bu bize, hükümete yapılan bir komplo” diyebiliyor.

Başbakandan önce konuşan, Hükümet Sözcüsü Arınç’da benzer şeyler söyledi.

Komplo demekten başka ne denebilir ki?

Biz de üşenmedik Türk Dil Kurumu Sözlüğünden komplo sözcüğünün anlamına baktık.

Şunu diyor sözlük: Bir kişiye, bir kuruluşa karşı toplu olarak alınan gizli karar, gizli düzen.

Bu tanıma göre hükümet üyelerine bir komplo yapıldığı doğru. Başbakan haklı. Hükümetine değilse de bazı bakanlarına bir komplo kurulmuş.

Ancak ne var ki; yine aynı tanımla hükümet üyelerinin yaptığı da bir komplo oluyor.

Hükümetin belli üyeleri ve oğulları, bazı kamu bankalarının üst düzey yöneticileri ve iş adamları ile hukukun dışında gizli bir düzen kurmuş, kamuyu zarara uğratan bir komplo içinde olmuşlardır.

Hatta bakanlar ve oğullarının üst düzey bürokratlar ve bazı iş adamları ile içine girdikleri gizli ilişki, çıkar amaçlı olduğu için; “çıkar amaçlı çete” kurmaktan dahi söz etmek mümkün.

Bu durumda, hükümetten bazı bakanları ve oğullarının bir komplo içinde olduklarını söylemek son derece hafif kalıyor.

Her iki durumda da, devletin resmi kolluk kuvvetlerinin ve yargısının devreye girmesinden daha doğal bir şey olamaz.

Kolluk kuvvetlerine ve yargıya tam da böylesi durumlarda ihtiyaç duyulur. Kamunun ve yurttaşın haklarını korumakla görevli bu güçler, suçlulara karşı hukuk içinde kalma koşuluyla komplo kurabilir.

Buradaki komplo, teknik takip ve dinlemelerdir genellikle. Bunların yapılabilmesini olanaklı kılan yasal pürsüdür dışına çıkılmadığı sürece, bir komplodan dahi söz edilemez.

Teknik takip ve dinlemelere bir itirazı yok başbakanın. Olması da zaten beklenemez. Daha önce başka davalarda, üstelik yasal pürsüdür aşıldığı halde, sessiz kalmış ve bu teknik takip ve dinlemelerden elde edilen verileri, siyasal rakiplerine karşı kullanmış biri olarak, çıkıp bunun yanlış olduğunu söyleyemezdi.

Başbakanın itirazı, bakanlar ve oğullarının üzün süren teknik takip ve dinlemelerini yapan ekibin, üstelerine bildirilmeden bunu yapılmış olmasınadır. O üstlerden biri; İçişleri Bakanıdır ve kendisi bir zat açığa çıkarılmak istenen komplonun içinde, bir parçasıdır.

Başbakan bu durumda rüşvet alan, yolsuzluk yapan üstelerinizden biriyse dokunmayın anlamı çıkacak sözleri ile yürütmenin en tepesinde oturan olarak, kendisini de doğrudan zan altında bırakıyor.

Demokrasilerde kuvvetler ayrımı ilkesi, yasama, yargı ve yürütmenin bir birinden ayrı bağımsız olması tam da bunun için gereklidir. Kuvvetler ayrımı ilkesini hiçe sayan bir isteği dile getiren anlayış sahipleri, mutlak iktidardan yana olduklarını ilan ederek demokrasiyi reddetmiş olurlar.

Her şey bir yana, başbakanın bunun hükümeti yıpratmak için bir komplo olduğu görüşüne katılsak dahi bu hiç bir şekilde rüşvet ve yolsuzluğu yok saymamızı gerektirecek bir gerekçe olamaz.

Bu durumda, çıkar amaçlı bir çeteyi ve/veya komployu açığa çıkarmak için devletin resmi kolluk kuvvetlerinin ve yargısının bir “komplo” kurması son derece meşrudur.

Hasan KAYA

19 Aralık 2013 Perşembe