Eskiden politikacılar kahvehane düzeyinde bir dil kullanarak siyaset yaptıkları için eleştirilirdi. Çünkü o dille siyaset yapmanın, ne düzeyi vardı, ne de derinliği. O, daha çok tarafını belli etmenin sınırları içinde kalan, yetersiz kaba bir dildi. O aynı zamanda, kendi araştırması, çabası ile ulaşılan bilgiden hareket etmekten çok, kulaktan dolma bilgiyle hareket edendi.

Erdoğan, bu dilin son temsilcisi olarak oldukça canlı bir örnektir. Bu dil giderek ölürken, o da siyasi ömrünü tüketmek üzere.

Günümüzde kahvehaneler olmadığından değil, teknolojik gelişmenin düzeyi başka imkânları var ettiğinden, bu dil zaman zaman kullanılıyor da olsa, büyük oranda terk edildi.

Yakın bir gelecekte bu dil, romanlarda, hikayelerde karşımıza çıkacak müzelik bir dil olacak.

Kahvehane dilinin yerini şimdilerde sosyal medya dili almış gözüküyor. Yeni kuşak politikacı artık daha çok sosyal medya dilini kullanıyor. Kısa, sloganlarla mesajlar ileterek tavrını, tarafını belli ediyor, seçmeniyle/halkla iletişim içinde olmaya çalışıyor.

Sosyal medya üzerinden mesaj vermeye çalışan politikacının kullandığı dil, vermek istedikleri mesajların içeriği, elinin altındaki teknolojinin ileri düzeyiyle ne yazık ki örtüşmüyor. Dil, üslup ve verilen mesaj, kullanılan araçların oldukça gerisinde kalıyor.

Politikacıların bu araçlarla mesajlarını vermeleri tesadüfü veya iradi olarak kendileri tarafından belirledikleri bir şey değil. Bu, günün teknolojisiyle belirlenen gündelik hayatın hızı ve o hıza yetişme çabasından başka bir şey değil.

Bir adım daha ileri giderek, bu yolun seçimini ve öne çıkmasını belirleyen, tüketim toplumu alışkanlıklarının giderek yerleşiyor olmasıdır diyebiliriz. Tüketim toplumu kültürünün giderek gündelik hayata ve dile daha çok hakim olmasıyla, kolay ulaşılan, kolay tüketilen nesneler gibi düşünce, bilgi ve haberlerde kolay tüketilen nesneler düzeyine düşmeye başladı.

İnternet ve sosyal medya kullanıcısı tamda bu türden kısa, mesajlara alışık. O, hızlı ulaşabildiği, kolay tüketilen düşünce, bilgi ve mesajlarla kendini var ediyor. Söylenen sözün gerisindeki felsefi, siyasi derinlik onu pek ilgilendirmiyor. Giderek görseli daha çok öne çıkan, fazla söze gerek bırakmayan bu düşünce, bilgi ve haber alma, pek doğal olarak okuyanın, takip edenin aklında yer tutsa da, kalıcı bir bilgiye dönüşmüyor. Kolay, hızlı ulaştığı bu bilgiyi, düşünceyi, haberi, yine aynı kolaycı yöntemle hızda paylaşılarak tüketiliyor.

Artık kendisi de bir sosyal medya kullananı olan, yeni nesil siyasiler, aynı yöntemle, hızla ulaştıkları, bilgi, düşünce ve habere, kendilerinden hiçbir şey katmadan, haberi bilgiyi, düşünceyi test etme zahmetine dahi girmeden aynı hızla paylaşarak siyaset yapma yolunu seçerek, bir anlamda geçmişte eleştirdiğimiz kahvehane siyaseti yapanların gerisine düşüyorlar.

Hasan KAYA
22 Haziran 2015 Pazartesi