55

Kaç zamandır kiminle oturup konuşsam hal hatır, havadan sudan konuşmalar hızla geçiliyor. Kollar sıvanıyor, lafla peynir gemileri yüzdürmeye çıkıyoruz.

Memleketi kurtarıyoruz…

İşsizlik, çalışanların yoksulluğu, geçim sıkıntısı, ödenmemiş kredi kartı borçlarının lafını eden yok.

“Sendikal haklar kuşa çevrildi” diyerek araya girmeme aldıran olmuyor.

Çalışanların iş güvenliği de, üzerinde durulacak konulardan değil.

“Yeni bir iş kazası oldu, işçiler öldü” diyorum.

“Evet, öyle yazık oldu” diyip geçiyorlar…

Cumartesi Anneleri 400 haftadır Galatasaray Meydanında, kayıp çocuklarını arıyorlar.”

Ses yok…

Biraz Suriye üzerine konuşuluyor, cinayet çetelerinin Türkiye’de eğitildiğinden söz edip geçiyorlar. İsrail’in Gazze’yı bombalarsından, ölen çocuklardan biraz da…

Ama varsa yoksa Kürtler, varsa yoksa terör…

Sanki Kürt Meselesi bunları konuşmamak için var.

Kürtlerin ana dilde eğitim hakkı istemesine; “bu kadarı da çok” diyerek söyleniyorlar “olmaz öyle şey” diyerek kestirip atıyorlar.

Çok şey mi? İnsanın kendi ana dilinde eğitim görmeyi istemesi. Gittiği resmi dairede, mahkemede kendi ana dilinde konuşması, hizmet alması…

Bütün bu haklardan kendisi yararlanırken, başkaları için “olmaz öyle şey” diyerek kestirip atması, anlaşılması zor aymaz bir bencillik…

Söz konusu bizim ana dilimiz olunca, sıradan doğal bir hak; başkaları istediğinde bölünmenin, bölücülüğün nedeni nasıl olabiliyor.

Büyük çoğunluğun diline pelesenk olmuş ne olduğunu bilmedikleri “üniter devlet” olmayacağız kaygısı, emperyalizm böler korkusu; bu ülkede yaşayan milyonların mutluğunun önüne konuyor.

Bu iğrenç benciliğe, elle tutulur hiç bir yanı olmayan milliyetçi/ulusalcı ideolojik söylemi giydirip, dört elle sarılanlar milyonları mutsuz ederken, kendilerini de mutsuz ettiklerinin farkında değiller…

Emperyalizmin gücünün mutsuz insanları bir birinden ayırmaya, ülkeleri bölmeye yettiğini görmek bu kadar mı zor…

Hasan KAYA

25 Kasım 2012 Pazar