Bir dergide, Fransa’da yaşayan bir kadının, alerjik rahatsızlığının uzun araştırmalar sonucu Latin Amerika’da açan ve sadece bu coğrafyada bulunan bir çiçek olduğu saptanıyor. Bu yazıyı okuyup arkama yaslandığımda, aklımda bizden çok uzaklarda açan bir çiçeğin kokusunun da bize ulaşacağını düşünüyordum.
Düşününce insana anlamsız gelebiliyor. Ama olmayacak bir şey değil. Kıtalar arası çiçek tozunu taşıyan rüzgârlar, çiçek kokusunu mu taşıyamayacak…
Pek ala taşıyabilir…
Algıladığımız çoğu kokuyu fark bile etmiyoruz. Bir anda bizi her şeyden uzaklaştıran, kendine çeken kokunun denizler aşarak bize ulaşmış olabileceğini aklımızdan dahi geçirmiyoruz. İşin her zaman olduğu gibi kolayına kaçıyoruz, yakınlarda bir yerde olacağını düşünüyor, yanımızda yöremizde aranıyoruz.
Bulamayınca bırakıyoruz.
Bu o çok bilinen “kelebek etkisi” falan değil. Bir kelebeğin kanat çırpmasıyla oluşacak kasırgalardan, çıkacak kaostan söz etmiyoruz.
Bu uzak bildiğimizin, o kadarda uzak olmadığı, bu dünyada yaşanlardan etkilenmeye açık olduğumuz, dünyanın başka yerlerini etkileyebildiğimiz anlamına geliyor. Mesela, Afrika’da açlıktan bir çocuğun ölmesinin önüne geçilebiliriz. Filistin’de bir gencin vurulmasının, Şiili de bir genç kızın işkence görmesinin, İran’da bir insan hakları savunucusun idam edilmesinin önüne geçebiliriz. Evine ekmek götüremeyen bir işsizin çaresizliğini istesek yenebiliriz. O çocukları güldürebiliriz, en az ağlattığımız kadar…
İsteseydik önleyebilirdik savaşları. Yüz binler ölmeyebilirdi.
O yangınlar, o şehierlere hiç girmeyebilirdi…
Bu dünyanın yaşadığı acılardaki sorumluğumuzu görmediğimiz için, dünyalar dolusu acı gelip buluyor biz.
Hasan KAYA
5 Temmuz 2016 Sal