Üç genç, birinin elinde fotoğraf makinesi, diğer ikisi poz veriyor. Arkalarında deniz, arkalarında mavi, yeşil körfezin serin suları…

Fotoğraf makinesi elinde olan, en güzel pozu yakalamak için, bir fotoğraf sanatçısı edasıyla şakayla karışık birazda sertçe; “Gülün ulan” diyor.

Bir çift el yanaklarından tutmuş da çekiyor gibi geriliyor dudaklar. Gülümsemek ile sırıtmak arasında kalan, bir yüz ifadesi donuyor deklanşöre basılınca…

Bitmiyor…

“Şuraya geç, şuraya” diye sert bir komutla kısa boylu, sivilceli olan genci banka yönlendiriyor. Yan oturuyor, eli yanağında en düşünceli, belki en kederli yüz ifadesi ile uzaklara bakıyor.

Duramıyorum;

“Ne o çocuklar İnternet için mi pozlar”

“Yok” diyecek gibi oluyor biri, diğeri cevabı yapıştırıyor. “He abim, kızlar için çekiniyoruz.”

“Yandı desenize kızlar…” diyip geçiyorum onlar kendi aralarında gülüşürken…

Belli ki; ülkede olup bitenden, yaşananlardan haberleri yok hiç birinin. Varsa da pek ilgilenmiyorlar.

Gençler nelerle ilgileniyorlar? Kimin umurunda yokluk, yoksulluk, işsizlik. Doğa, insan kimin umurunda…

Sorular soruları çoğaltıyor, dağ edip yığıyor önüme. Hiç birinin cevabı yok. İçimde kırçıl ayaz bir sessizlik, ellerim üşüyor cebimde…

“Eksiğimiz yok, fazlamız var” diyor köşe yazarları.

Ortadoğu’da gelişen ekonomisi ile tek demokratik ülke olmamızmış; bu sessizliğin nedeni, kimileri hızını alamamış olacak ki; “ileri demokrasi” diyor…

Çarşaf gibi masaya serdiğim gazeteyi topluyorum. Trajik komik bir ironi olmalı bu bizimkisi. Oldum olası kendi kendimize övünüp duruyoruz.

Ne işe yarıyor bileni yok.

Tek laik ülkeyiz, tek demokratik ülke, çağcıl çağdaş, batılı tek… Bu tek, demokratik ülkenin; tespihli lal demokrasisinin ürettiği ne varsa çoğul. İşsizlik, yoksulluk çoğul. İnsan hakları ihlalleri, faili meçhuller çoğul…

Çok seviyoruz. Ne olursa olsun teklikten vazgeçmiyoruz. Her şeyimiz neredeyse tek.

Tek dil, tek din, tek millet, tek bayrak…

Say say bitmiyor, ne mutlu bize…

Hasan KAYA
03 Şubat 2011 Perşembe