Yan masadakiler konuşuyor, ben kulak misafiri falan değil, resmen dinliyorum.Hararetli bir tartışma, üstelik keyifli.
Ben yaşlarda, matrak bir adam, diğerleri kimi söyledilerse, hiç acele etmeden, çatalıyla tabağından bir şey alıp ağzına attıktan sonra, başını kaldırıp “geç onu” diyor…

Hepsi bildik isimler.
Kimi köşe yazarı, kimi romancı, kimi TV ekranlarından tanıdığımız,yorumcu, programcı işte…
Sonunda masadakiler pes etti.
Zaten sayacakları isim de kalmadı.

Sakalı olan, az göbekli, dayanamadı, “memlekete adam kalmadı,birini sana beğendiremedik, güvenecek hiç kimse mi kalmadı koca memlekete”dedi…
Cevap, gecikmedi; “var var hem de çok var” dedi,gözlerini masada şöyle bir gezdirdi, nasıl aklınıza gelmez, nasıl bilmezsiniz der gibiydi…
Masadakiler bir birine baktılar, kimi, kimleri unuttuk, kim kaldı diye soran gözlerle…
Yoktu, kalmamıştı kimse…
Ben de düşündüm yoktu…
Bacak bacak üstüne atmış, saçları üç numara kesilmiş kadın, istifini hiç bozmadan çakır çakır bakarak, “kim onlar, biz neden tanımıyoruz” deyince…

Bu soru karşısında beklenmedik bir şeyle karşılaşmış, hayal kırıklığına uğramış adamların o şaşkınlığı yüzünde belirdi, kayboldu. Çatalı masaya bırakırken muzip bir gülümseme gelip oturdu dudak kıvrımlarına. Çatalı masaya bırakırken; “bence tanıyorsunuz” dedi.
Bunun üzerine, masada kısa bir sessizlik oldu.

Onlar tanıyorsa ben de tanıyabilirim diye düşünüyordum. “Dur bakalım” dedim kendi kendime. “Nasılsa o bakla, o dilin altında daha fazla ıslanmaz” diyerek beklemeye başladım…

Çok bekletmedi masadakileri.
Başladı bir sürü kadın erkek adı saymaya, art arda sıralayıp saydıkları sadece ön isimleriydi, sanki hepsini yakından tanıyordu.
Ama nasıl olurdu, benim içlerinde tanıdığım bir tek isim yoktu…
Kendimi sabırlı olmaya ikna etmeye çalışarak; “dur bakalım” dememe kalmadan, masada yüksek sesli gülmeler başladı…
Biri “Allah iyiliğini versin” deyince anladım ki; masadakileri sayıyordu.

Dayanamadım, dönüp az sesimi yükseltip “beni saymadınız”dedim.
Hızla dönüp, beni göstererek “Ve abi” dedi…
Hep beraber gülüştük, arada kimden çıktığı kaynayan bir kahkaha bile yükseldi…
Aslında haklıydı.
İşe yarar adam ararken hep kendimizi unutuyorduk. O işe yarayacak, umut bağlanacak insanlar hep başkaları oluyordu, biz neden değildik onlar.

Hasan KAYA