“Burada böyle, işine gelirse” dendiğinde burası neresi, neden böyle soruları aklıma hücum eder. Bu meydan okuma mı, kıyaslama mı; ne olduğu bilinmeyen tümce şimdilerde “işinize gelirse” anlamında susun oturun, ya da terk edip gidin” olarak anlamını genişleterek ve kesinleştirerek yeniden üretiliyor.
Aslında “burada böyle” diyenler “başka yerlerde başka türlü olabilir,” ama siz onlara aldırmayın “burada da böyle, işinize gelirse” diyorlar.
Şimdi de bir özel hastanede parmak izi istendiğinde “Bundan sonra böyle” olarak çıkıyor karşıma. Ben, “Yuh artık bu kadarı da olmaz” demeye hazırlanırken randevu vermekle görevli genç çalışan bayan, “Bakanlıktan isteniyor, artık böyle” diyerek kesinlik kazandırıyor söylediğine.
Bakanlık isteyince akan sular duruyor çünkü, kanun hükmünde bir uygulamaya dönüşüyor. Sonra; “Burada böyle oluyor” sanki her şey olağanmış, hep uygulanagelen bir şeymiş gibi hayatımıza giriyor.
Kimse de ses yok, herkes kuzu kuzu önce sağ işaret parmağını, sol derken, çalışan hangisi derse o parmak uzatılıyor. Sonra ücret, sonra alınan fiş geç bekle sıranı.
Halkla ilişkilere kadar gidiyorum. “Nedir bu parmak izi alma saçmalığı?” diyorum. Kabul etmeliyim; biraz sert ve olması gerekenden fazla ters, soru karışımı azarlama oldu bu.
Aynı terslikte; “Nesi saçma beyefendi” diyor. Başlıyor yapılan sahtecilikleri anlatmaya, bir sigortalı üzerinden, sigortalı olmayan kaç kişinin tedavi olduğunu, devleti ne kadar zarara uğrattıklarını anlatmaya.
Duyanda memleket kurtulacak sanacak. Her şey bitti, bütün hırsızlar, sahtecilik yapanlar yakalandı sıra geldi; tedavi giderlerini karşılayamayan yurttaşın, yaptığı sahteciliğe…
Hani sağlıkta büyük reform yapılmıştı, sağlık güvencesi dışında tek bir yurttaş kalmayacaktı… ben bunları düşünürken aklımda toplayıp bir çırpıda nasıl söylerim diye uğraşırken, halkla ilişkilerdeki genç bayanın başını kaçırdığım konuşması; “böyle ama…” diyerek bitiyor.
Bu “böyle” de sıktı artık.
“Bu konuda ki yasal mevzuat, olur olmaz, her isteyenin, yurttaşın kimlik bilgilerine ulaşmayı, parmak izini almayı yasaklıyor” diyorum.
Aslında çok emin değilim, öyle olup olmadığına, ama kendimce mantık yürüterek hukukçu cüppesini geçirip üzerime, biraz daha öfkelenmiş ahkam kesiyorum, ne de olsa seviyoruz böyle her konuda konuşmayı, üzerimize vazife olmayan işlere burnumuzu sokmayı.
“Yok, bu tam da üzerime vazife” diyerek geri adım atmaktan kendimi caydırıyorum. Sesini yükselten, makamını gösteren halkı canından bezdirdi, susturdu, yıldırdı…
Hukukçu, imam cüppesini, askerler üniformasını çıkarsın, memur istifasını bassın gelsin dendi sürekli. Vatandaşın sade giysilerinden başka çıkaracak bir şeyi olmadığından onu da çırılçıplak soyup bıraktılar…
Hasan KAYA
29 Mayıs 2014 Perşembe
 
             
		