Kapının önüne oturmuş bir Kürt kadını, dizlerine vurup ağlarken bir yandan da; “Senin de evin yıkılsın Erdoğan” diye bet dua ediyor. Az ötesinde bir çocuk harabeye dönmüş evlerin baktığı sokakta sökülmüş kilit taşlarına aldırmadan, onların arasında, onlarla arkadaşlarını bir oyuna ikna etmeye çalışıyor.
Sabahtan bu yana hayat normale dönmenin yollarını arıyor. Köşede ki marketten çıkan adam, etrafını saran kalabalığın içinde; “ben ne yaptım şimdi” derken sessi titriyor. Bir daha, bir daha sorarken üzeri aranıyor, biraz da tartaklanıyor. Az öteden geçen bir polis aracından yeni anonslar geliyor. “ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasaklanmıştır…”
Hayatın durduğu, acıların başladığı an o an.
Devlet aylardır, birçok ilde, ilçede sokağa çıkma yasakları uyguluyor. Ardından bu kasabalara ağır silahlarla saldırıyor. Evler yıkılıyor, oturulmaz oluyor, sokaklar savaş alanı gibi. Gençler ölüyor, çocuklar, askerler, polisler…
Daha kaç cana mal olacak hesabını tutan yok.
Yetmiyor, son terörist yok edilene kadar devam edeceğini ilan ediyor hükümet…
Bir şey diyecek gibi oluyorum vazgeçiyorum. Lafı ağzımda gevelemeye hiç gerek yok. Eğer o devlet, devletse ve birazda olsa aklı kaldıysa; bu türden saldırılarla o son teröristi bulup yok edilmeyeceğini bilir. Çünkü bunun dünyada bir örneği yok.
Peki, neden bunu yapıyor?
O devlet aklı –siz bunu akılsızlık olarak da okuyabilirsiniz- denen şey, bu saldırılarla halkla, örgüt arasını, halkla HDP arasını açacağını sanıyor. Yandaş medyanın yayınlarından bunu beklediği açıkça görülüyor.
Düz mantığın sınırları içinde debelenen, o devlet aklı/akılsızlığı, bu saldırılar ve gözdağıyla halkın bir yerden sonra “bunları artık desteklemeyim, başımın belası oldular” demesini bekliyor.
Bunu diyenler olur mu?
Tabi ki; olur.
Sonuçta can bu, tatlı mı tatlı…
Ama ben yine de gördüğümü söyleyeyim; halkın büyük çoğunluğu, hükümetin dört gözle beklediği o cevabı vermeyecek.
Vermiyor da zaten…
Kör bir tarafgirlik içinde değilim, gördüğümü söylüyorum. Bana göre, büyük çoğunluk, aklın, insanlığın bitiği bu uygulamaya şimdiden diyeceğini dedi. Sessizce direniyor, son sözü söylemek için bekliyor.
Hasan KAYA
18 Aralık 2015 Cuma