.: Küçük şeyler…

çocuk1Yanlış yerlerden başlıyoruz. Başladığımız yanlış vardığımız yanlışın da kaçınılmaz sonucu oluyor.

Politikacı, bilim adamı ve köşe yazarlarının hepsi hep birlikte büyük olayların peşinde koşuyorlar. Küçük şeyler ilgilerini dikkatlerini çekmiyor. Ülke gerçeği dedikleri, yaşadığımız gerçeği o büyük olayların çözümlenmesinde sanıyorlar.

O büyük laflar bundan ediliyor, ayrışma, ayrı durmalar, kavgalar bundan çıkıyor…

Herkes, kendi bildiğince büyük oynuyor.

Büyük oyunlar, büyük laflar, büyük kavgalar sürüp giderken, küçük şeyler, küçük sorunlar, gündelik hayatın içinde ayaklarımıza dolanmaya, yaşamı zorlaştırmaya, yol almamızı engellemeye devam ediyor.

Kimse çıkıp, “her gün ayağımıza takılan, hayatı zorlaştıran küçük şeyler çözülmeden, o büyük sorunlar nasıl çözülebilir?” diye sormayı akıl etmiyor.

Sabah gördüğü komşusuna arkasını dönüp “günaydın” demekten kaçan, eski bir dosta “merhaba” dememek için yolunu değiştirenlerin barıştan söz etmesi size de komik gelmiyor mu?

Sırada durmasını, sırasını beklemesini bilmeyenlerin, ikili ilişkilerde rezil olmayı da göze alarak her türlü haksızlığı yapanların, evde eşine, çocuğuna demokrat olamayanların kalkıp eşitlikten demokrasiden söz etmesin ne kadar anlamı olabilir ki?

Politikacı, işadamı, küçük burjuva soytarıların, bir türlü doyurulamayan aç gözleri, durdurulamayan hırsızlığı, talanı bir son bulmadan; yoklukla, yoksullukla nasıl baş edilebilir.

Her çöpünü sokağa, denize, doğaya rastgele bırakanlar, her pisliğini topluma kusanlar. Hangi doğa, hangi temiz toplumdan söz ediyorlar…

Kim, kaç inanır bunlara.

Her şey kapımızın önünü süpürüp temizlemekle başlıyor. Çünkü hayata oradan karışıyoruz.

Hasan KAYA

09 Mart 2013 Cumartesi