Bir zamanlar, yakaladıkları her fırsatta muhalefete yüklenenler, doğrudan ya da dolaylı olarak iktidarı savunanlar, aynı iktidar tarafından içeri atıldılar.

Gelelim bu güne.

Durum şu: o eleştirdikleri muhalefet partisinin milletvekilleri bir zamanlar kendilerini amansızca eleştiren o gazetecileri, yazarları içeride ziyaret ediyor, mesajlarını medya üzerinden kamuoyuna iletiyor. Dahası, meclis kürsüsünden onların haksız tutukluklarına karşı çıkıyor, davalarını takip ediyor, kamuoyu oluşturuyorlar.

Her fırsatta muhalefeti eleştirmeye kalkmanın dayanılmaz hafifliğine kapılmanın manası yok.  Açık söyleyeyim, muhalefete, muhalefet etmenin kimseye bir yararı olduğunu da sanmıyorum.

Yok da…

Ülkenin mevcut durumundan sorumlu olan doğrudan muhalefet değil. Asıl sorumlular, muhalefet edilmesi gerekenler orada duruyorlar. Dönüp bakmaya yüreği yeten, onları görür, eleştirir.

Üstelik görülmeyecek yerde de değiller, Ankara’nın orasına koca bir saray kondurdular. Ülkeyi sonu belli olmayan bir savaşa soktular.

İktidarın değişmesi, sistemin değişmesi (hedef her neyse) oradan, iktidarın hedef alınmasından, eleştirilmesinden başlıyor, muhalefetin değil.

Bu, muhalefetin hiç eleştirilmeyeceği anlamına gelmiyor.

Eleştirilmeli elbette.

Ama o gün, bu gün değil.

El insaf…

Son edilecek küfrü dahi hak eden bir iktidar orada dururken, döne döne muhalefeti eleştirmek biraz nerede patlayacağını bilmenin savrukluğuna düşmek anlamına geliyor.

Kolaycılığa kaçmak değilse, iktidarla bilek güreşine girmekten kaçmak ve belki de korkmak anlamına geliyor.

Hasan KAYA
12 Ekim 2016 Çarşamba