Yüz’ün Kutsanması: Selfie’de Askıya Alınan Beden ve Mana – Bekir Avcı

“Herkes en çok kendine diğeri, kendi kendine surat”
Seyyidhan Kömürcü

Eğer fotoğraf bu yüzyılın önemli ‘ifade’ aracıysa, selfie’ler de bu ifadenin günümüzde karşımıza çıkan boyutlarının göstergesidir. Selfie’lerde fotoğrafın hikâyesi odağa alınan yüz’dür; geride kalan, arkada bırakılan, askıya alınan ise  teferruat.

Kimi zaman sergileyen ve sergilenen, gören ve görünür olan ya da olmayı arzulayan kişi, ardında bıraktığı ‘manzara’ için ‘umursamaz’ sıfatını hak eder. Ancak ‘umursamazlık’ bu ifade biçimini açıklamada yetersiz kalmaktadır. Yüz’ü odağa alarak arkasına aldığı an’ı manzaralaştıran ve bu ‘manzarayla’ poz verenler (bu bazen bir intihar, bazen de bir hortum ya da yangın ‘manzarası’ olabiliyor) beraberinde zamanı, mekânı ve bedeni de askıya aldıkları içindir ki selfie fotoğraflarının anlam bütünlüğü bir başka boyuta işaret eder.

Yüz Üzerine ya da Mana Nedir?

Emmanuel Levinas, yüzün derisinin en çıplak ve en yoksun olduğunu söyler; yüzde özsel bir yoksulluk olduğunu belirten düşünür, fotoğrafa çeker dikkati ve “yüzdeki yoksulluk pozlar vererek, bir tavır göstererek maskelenmeye çalışılır” der (Levinas, 1995)”.

Peki, nedendir insanın bunca ‘yoksul’ ve ‘en çıplak’ olan parçasını sürekli olarak sergileyip durması? Selfie’lerde, yüzün detaya alındığı bir pozla bunu daha da görünür kılma çabası niye? Fotoğrafı çeken özne ve çekilen nesne olmak, aynı anda sergileyen ve sergilenen olma hevesi neden? Yüzdeki yoksunluğu ‘maskelemek’ midir tek amaç ya da bir ‘sıkıntı’, ‘mutluluk’ anını resmetmek midir esas gaye?

Fotoğrafın ilk zamanlarında gözlemcinin odağı insan portresiydi. David Bate, bütün bu portre fotoğraflarının dört anahtar öğeden oluştuğunu söylemenin mümkün olduğunu belirtir. Bunları ise yüz (kişisel görünüm), poz (tavır ve tutum), giyim (toplumsal sınıf, cinsiyet, kültürel değerler ve moda) ve konum (fotoğraftaki kişinin içinde olduğu toplumsal manzara) olarak sıralar. Bate, bir portrenin retoriğini kuran şeyin de bu dört bileşenin kullanımı ve bu bileşenlerin birbirleriyle ilişkileri olduğuna dikkati çeker (Bate, 2011, s. 114). Bu kategorileştirmedeki ‘giyim’i, yüz ve boyundan aşağısının üzerindeki ‘kıyafetin taşıyıcısı olan gövde’ olarak  kabul edersek, ‘giyim’in gövdeyi temsil ettiği de anlaşılacaktır. Yani portre fotoğraflarına ilkin -yüz esas odak nokta olsa da- gövde de dâhildi; sadece yüz değil, yüz’den aşağısı da bu tür fotoğrafların odağındaydı.

Selfie’lerde ise bu ‘giyim’ ya da gövde kısmının gözardı edildiğini görmekteyiz. Selfie, sadece yüz(ler)’e odaklanan bir fotoğraf anlayışı üzerine kuruludur. Gövdenin dışlandığı bu fotoğraf türünde bahsedilen ‘çekim’ ise kendi kendini çekim, kendi kendini pozlamadır; yani adına selfie ya da Türkçe adıyla özçekim denilen şeydir. Selfie’de normal bir portrenin tüm bileşenleri (yüz, poz, giyim -gövde-, tavır) arasındaki bağ kopmuş, koparılmış ve parçalanmıştır.

Selfieler bize, ifadenin odağa alındığı merkezi göstermektedir ve burada gövdeden yukarı, yüze doğru bir kayış, süzülüş söz konusudur. Selfie’de ifade yüz’e otur(tul)muştur.

Peki, ifade nedir? Bakış mı ya da bakışla gelen ve yüze oturan ‘şey’ mi? Bedenin yeri yok mudur burada? İfade insanın bir parçasında beliren bir şeyden ziyade tümlüğünde olup biten şey değil midir? Örneğin kişi, yolda karşılaştığı ve etkilendiği birine yönelmeye karar verdiğinde bunu sadece yüzüne oturmuş o bakışıyla mı yapar? Aslında ona yönelmesi tüm bedeniyle olmaz mı: Kişinin adımları, belki de heyecandan titreyen bacakları ve elleri, yutkunduğu an şu adem elması dedikleri çıkıntının bir makinenin dişlisi gibi harekete geçişi ve aşağı-yukarı çıkıp inişi… Bunlar da yüz’dekine benzer bir ifadeye eşlik etmezler mi?

İfade, tüm bir bedenle gelendir. Heyecan sadece yüz’den, gözlerden okunacak bir duygulanım değildir; titreyen ellerim ve bacaklarım, sarsılan gövdem de bu heyecanın bir parçası, gösterenidir. Peki, bir ‘kendini gören'[1] olarak vücudumun, bedenimin dışlanışının mana’sı nedir?

Yüz’ün Kendini Dayatması

İnternet ortamındaki sosyal paylaşım ağlarında yüzün detaya alınması, yazınsal ve zihinsel bir sürecin hâkim olduğu bu alanda mananın ekseriyetle yüzle bağdaştırıldığını bize göstermektedir. Bedenin olmadığı bu alanda -Levinas’ın deyişiyle- ‘yoksul’ olan yüz, muhtaç olunana dönüşmüştür. Burada yüz artık bir güvencedir, garantidir.[2]

Selfie’ler bize, yüz’den aşağısının, gövdenin ya da bedenin tümünün, vücudumuzun tamamının ifade eden olmaktan çıktığını işaret eder. Çağımızda yüz, tek ‘ifade eden’, tek gören  olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. ‘Kendi kendini gören’ olarak vücut ise bir ifade eden ve gören olarak yüz’ün gölgesinde kalmaktadır.

Bakanın Bakana Bakması

Eğer mana, bakana -hem bakan kişiye hem de bakana bakan kişiye- doğru açılan bir kapıysa, bu kapının aralandığını ancak içeri girmenin mümkün olmadığını söylemeliyiz öncelikle. Bu, Kafka’nın Dava’sındaki ‘taşralı adam’ın önünde durduğu kapıya benzer. Mana, açık olan ama ötesine gidilemeyen bir kapı gibidir.

Agamben, Kafka’nın ‘Yasanın Önünde’ meseli için yaptığı değerlendirmede kapı’nın izahını şöyle yapar: “Eğer kapı zaten açıksa nasıl bu kapıyı açma umudu taşıyabiliriz ki? Açık olana girmeyi nasıl umabiliriz? Açık alanda şeyler zaten yerindedir ve biz buraya giremeyiz… Sadece açabileceğimiz yerlere girebiliriz. Zaten açık olan şeyler insanı kımıldayamaz hale getirir. Taşralı adam (Joseph K.) giremiyor; çünkü zaten açık olan bir şeye girmek ontolojik olarak imkânsızdır (Agamben, 2013, s. 66).”

Eğer mana aralanmış bir kapı eşiğiyse ve mana’nın belirmesi için bu eşiğin geçilmesi şartsa, bir selfie’de bu eşikte takılıp kalındığını söylemeliyiz. Selfie’ye bakan kişi (fotoğrafı çeken, çekilen ve çekilen fotoğrafa bakan) o kapıdan geçemeyen, orada öylece bekleyen, beklemek zorunda olandır; selfie’nin bakan’ı ‘taşralı adam/kadın’ olandır. Bu yüzden bir selfie’deki pozlama, zamanı dondurma ya da durdurmadan veya an’ı kaydetmeden öte bir şeydir; buradaki pozlama zamanı, mekanı ve bedeni askıya almaktır.

Bir Selfie’de Askıya Alınan 

Selfie’de mana’nın bir eşik, ancak geçilemeyen bir eşik olduğunu savunmuştuk. Burada yüz’de öbekleşen ifade, bakan kişinin (fotoğrafı çeken, kendi kendini çeken olarak fotoğrafa bakan, kendi kendini çekenin fotoğrafına bakan) fotoğraftaki yüz’ün ardında olan biteni gör(e)memesi, askıya alması, yüze odaklanması, arkada kıyamet kopuyor olsa bile yüz’e dikkat kesilmesi demektir. Yüz’deki ifadenin ardına geçememek ise eşikte beklemektir.

Bir özçekim fotoğrafı, o an bakan’a eşikte durmasını emreder; arkada ölüme giden bir insan varken bile dikkatleri önde gülen yüze çeker! Bu fotoğraflarda ifadenin ellerde ya da gövdede olmadığı da açıktır; burada mana yüz’dedir; her şeye rağmen yüzdedir; arkada ölüp giden adama rağmen mana yine de yüzdedir, arkada yitip gidende değil.

1 Eylül’de, yani Dünya Barış Günü’nde, İstanbul Boğaziçi Köprüsü’nde intihar girişiminde bulunan kişiyi ardına alarak ‘intihar selfie’si çeken[3] polisi düşünelim.  Yine ABD’de benzer bir intihar vakasında, o an o yoldan geçenlerin olay nedeniyle tıkanan trafikte ‘can sıkıntılarını’ ağzı kulaklarında pozlar vererek atışlarını. Örnekleri çoğaltmak da mümkün: Almanya’daki Auschwitz Kampı’nda toplama kampını arkasına alıp gülümseyerek çekileni, itfaiye görevlisinin yanan evi söndürmek yerine yangın yerini arkasına alarak verdiği pozla çekileni, yerde yığılı halde duran evsiz adamın hemen önünde artist pozuyla çekilmiş olanı… vs.[4]

Yüz’le Dahil Olmak ya da Gerçekle ‘Yüz’leş(me)mek

Selfie’de kişi kendisini bir mutsuzluk kurgusuna dahi mutlu bir şekilde dâhil edebilmektedir. Örneğin bu, bir selfie fotoğrafında, yüz’deki mutluluktan okunabilmektedir.[5] Selfie’yle beraber su yüzüne çıkan gerçek şudur: Artık kurgu alt üst olmuştur. Selfie, mutluluk ve mutsuzluğun iç içe geçtiği bir dünyanın gerçekliğine denk düşen bir başka gerçekliktir; dünyevi gerçekliği(mizi) ifşa eden bir başka gerçeklik.

Selfie, dışarıdaki gerçekliğe ‘yüz’le dahil olmaktır, ama o gerçeklikle yüzleşmemektir.

 

Yararlanılan Kaynaklar

Agamben, G. (2013). Kutsal İnsan: Egemen İktidar ve Çıplak Hayat. (İ. Türkmen, Çev.) İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Bate, D. (2011). Fotoğraf: Anahtar Kavramlar. (B. Şimşek, Çev.) Ankara: De Ki Basım Yayım LTD.
Levinas, E. (1995). Etik ve Sonsuz: Yüz. Cogito: Aşk (4), 300-301.
Merleau-Ponty, M. (2012). Göz ve Tin. (A. Soysal, Çev.) İstanbul: Metis Yayınları.

 

[1] Murice Merleau-Ponty, ‘Göz ve Tin’ adlı eserinde, ressamın dünyayı resme dönüştürürken “dünyaya vücudunu kattığı”nı söyler. Bunun nasıl olduğunu, yani ‘vücudun görüşü’nü açıklamak için de onun şeyler’le olan ilişkisinden bahseder. “Dünya vücudun kumaşından yapılmıştır” diyen Ponty, “vücudun hem gören, hem de görünür olduğunu” söyler. (Bkz. Murice Merleau-Ponty. Göz ve Tin. Çev. A. Soysal. İstanbul: Metis Yayınları. 2012. s. 33-34)
[2] İki bin kişi üzerinde yapılan bir araştırma, yüz fotoğraflarından duyulan memnuniyeti ortaya koyması açısından dikkat çekicidir. Araştırmaya göre gençlerin yüzde 33’ü sosyal medyada en çok zamanı kendi fotoğraflarına bakarak harcıyor. 18 ila 30 yaş arasındaki gençlerin yaklaşık yüzde 63’ü ise akıllı telefonlarında duvar kağıdı olarak selfie’lerini kullanıyor ve bu selfie’lerden memnun kalanların neredeyse hepsi (yüzde 94) selfieleri başkalarına mesajla gönderiyor. Katılımcıların çoğu (yüzde 71) selfie’lerine baktıklarında kendilerini mutlu hissederken, yüzde 64’ü ise kendilerini “gururlu” hissettiğini söylüyor. (Bkz. http://www.wsj.com.tr/article/SB10001424052970203966604580133323003146174.html)
[3] Boğaziçi Köprüsü’nün korkuluklarına tutunup saatlerce bekleyen Sadrettin Şaşkın daha sonra kendini denize bırakarak hayatını kaybetti. Polis memuru ise kendisini “amirlerime whatsapp’tan bilgi veriyordum” diyerek savundu. Ancak polis memuru, görüntüyü alırken kamerayı kendi yüzünü detaya alıp görecek şekilde tutmasına ilişkin bir açıklama getirmedi. (Bkz. http://www.radikal.com.tr/turkiye/intihar_selfiesi_ceken_polis_selfie_degildi_whatsapp_icin_cektim-1210964)
[4]  ‘Yersiz, zamansız, keşke olmasaydı dedirten özçekimler’ (Bkz. http://www.radikal.com.tr/radikalist/yersiz_zamansiz_keske_olmasaydi_dedirten_ozcekimler-1204634)
[5] Selfie’lerin çoğunda kişi, ağzı kulaklarında gülerek poz vermektedir. (Bkz. http://nediyor.com/galeri/kotu-bir-zamanda-cekilmis-11-selfie/4/#foto)