Hükümet izin vermeyerek, Taksim’de 1 Mayıs Kutlamaları yapmanın ısrarını kışkırtacağını biliyor. Bazı kesimlerin ne pahasına olursa olsun Taksime çıkacağını, çıkmak isteyeceğini de biliyor.

Peki, Hükümet Taksim’de 1 Mayıs Kutlamalarına izin vermeyerek ne yapmak istiyor?

Önce hükümetin neden izin vermediğini nasıl açıkladığına bakalım: hükümet genellikle Taksim söz konusu olduğunda “şehrin en işlek, en merkezi yeri” diye söze başlayıp trafiğin tıkanacağını ileri sürüyor ve karşılığında daha uygun yer olarak önceki yıllarda Kadıköy derken bu yıl için Yenikapı’yı öneriyor.

İlk bakışta kulağa hoş ve mantıklı gelen bir açıklama bu.

Ama izin vermeyerek çıkacak olaylar sonucu bırakın Taksim civarında trafiğin tıkanmasını, İstanbul’un kilitlenmesi söz konusu olabilir.

Bunu görmüyor mu hükümet.

Bizce görüyor.

Biliyor…

Peki, bütün bunları bilen görevi çıkacak olayları engellemek olan hükümetin, şehrin en kalabalık yerinde, geçmiş yıllarda olduğu gibi saatlerce sürecek olayların çıkmasına neden isteyebilir?

Evet, bilerek olayların çıkmasını hükümetin istediğini yazdık.

Bu bir dil sürçmesi değil.

Hükümet bilerek, tasarlayarak olayları çıkaran, kışkırtıcı provokatör olmayı göze alıyor.

Aynı uslamayla bazı kesimler; Taksime çıkmak, 1 Mayısı Taksim de kutlamak yanlıştır diyerek ortalığı velveleye vermeye başladılar bile.

Ancak hükümetin keyfi Taksim yasağı ve bu provokasyonla mağduriyet edebiyatı için zemin hazırlamaktan başka bir şey daha yapıyor.

Bu yasakla ve yasakta ısrarla, toplumun büyük kesimine kendisinin her şeye hâkim olduğunun, Gezi süreci ve seçimler öncesi yıpranan gücün hala kendisinin elinde olduğunun mesajını vermek istiyor.

“Hâkim olan benim, güç benim” korkusuyla toplumun büyük kesimlerini sindirmeyi hedefleyen bu yasakçı anlayış, bunu başaramazsa mağduriyet demagojisine sarılacak.

Lafın kısası iki ucu pislenmiş bir değnek uzatıyor hükümet bize.

Bu uzatılan değneğin bir ucundan tutmak zorunda kendini duyumsayanlar, tercihlerini yaparak ortalığı velveleye vermeye, Taksime çıkmak isteyenleri şimdiden hain ilan etmeye başladılar.

Bunlar hükümetin halka uzattığı bir ucu mağduriyet, diğer ucu güç gösterisi olan sopanın hükümetin elinden alınmasını hayal dahi edemeyenlerdir.

Gezi bunun imkânsız değil, mümkün olduğunu bize fazlası ile göstermişti…

Hasan KAYA
28 Nisan 2014 Pazartesi