Bozulan plak hep aynı yerde takılır, aynı şeyi tekrarlar durur. Hep de o en çok sevdiğiniz, hep dinlediğiniz plaklar bozulur, takılırdı. En son anımsadığım; Aşık Mahsuni’nin bir plağıydı. “Yuh yuh, yuh yuh” da takıldı kaldı. Bunda şaşacak bir şey yok, bugün bunca yuhalanacak adam varken onun aklımda kalması son derece doğal.
Pikaplarla, plakların tarih olduğu günümüzde, toplumun değişik kesimleri aynı işlevi görüyorlar. Örneğin ulusalcıların romantik söylemi, bir süreliğine kulağa hoş geldi, katlandık. Onlar, “birlik beraberlik, kardeşlik, et tırnak” dedikçe olmayacak bir duaya amin dediklerini düşünerek gülümsedik, ama artık; kabak tadı veriyor bu söylem. Çünkü bu önü ardı boş söylem, bozuk plağın hep aynı yerde takılıp, cızırdayarak aynı şeyleri okumasından da zor katlanılacak bir hal almaya başladı.
Şimdi ulusalcılara haksızlık etmeyelim. Onlar gibi herkesin, her kesimin elinde bir bozuk plağı var. Herkes kendi plağını çalıp dinletmeye çalışıyor bize. Kulaklarımızı tırmalayan, sinir bozan cızırtılardan başka bir ses çıkmayan bu plaklardan kimse vazgeçmek niyetinde değil.
Dünya değişmiş, bölgemiz artık o eski bildik bölge olmaktan çoktan çıkmış, bunlar kimsenin umurunda değil. Hayat istediği kadar her şeyin çok gerisinde kaldığımızı yüzümüze vursun dursun, aldıranımız yok.
Biz oturmuş, kimin daha çok bu ülkeye yakışır bir cumhurbaşkanı olacağını tartışıyoruz. Ne yana dönsem aklımın almadığı bir dolu laf edenle karşılaşıyorum. “Hepimizi temsil eden bir cumhurbaşkanı” diyenleri bırakıp, “hepimizin elinde çalmaya can attığımız bozuk plaklar oldukça bu nasıl mümkün olabilir” diye düşünmeye başlıyorum.
Laf ola beri gele…
“Dindar olmalı” diyorlar ve sonra hiç ara vermeden neden gerek görüyorlarsa, bir daha altını çizerek; “Dindir…” diyorlar. O “dindar” diye gösterdikleri cumhurbaşkanı adayına bakıyorum. “Aman Allah’ım!” diyerek dinsizliğime şükrediyorum.
Hasan KAYA
7 Temmuz 2014 Pazartesi