708“Çok güzel bir yer değil mi?” diye soruyor. Bana sorduğundan emin olmak için etrafıma bakıyorum. Onu gülümseyerek bana bakarken yakaladığımda sorunun bana olduğunu anladım…

“Evet” dedim kısaca.

Kahvemi içip, kitabımı okumak istediğimden laf lafı açılsın istemiyorum…

Duracağı yok, devam ediyor; “lazımdı buraya böyle bir yer” diyor…

Haklıydı birkaç yıldır buradayım ve böyle temiz oturacak bir yer olmadığından ben de şikâyetçiydim…

Hep böyle oluyor; laf lafı açıyor ve bir bilinmezde bitiyor konuşmalar. Bazen canım sıkılsa da; bu yanımızı seviyorum. Kimse yalnızlığı ile baş başa kalmıyor, kalamıyor…

“Bu ülkede yaşamak isteyen, yaşamaktan keyif alacak milyarlarca insan var şu dünyada” derken yaşadığı coğrafyanın kıymetini bilen adamların gururu ile arkasına yaslanıp bacak bacak üzerine attı…

Kafeteryanın güzelliğinden “cennet yurdum” muhabbetine nasıl geldiğimize anlam veremediğimden gülümsemekle yetinmek isterken, arkasına yaslanmış onu onaylamamı beklediğini görünce elimdeki kitabı masaya bırakıp; “iyi, sen kaşındın” der gibi birden;  “ama zorlasanız gelmeyecek, bir o kadar insan vardır” dedim.

Hazırlıksız yakalanmıştı, bunu beklemiyordu. Bacak bacak üzerinden indi. Bir anlık öfkenin yeli yüzüne değip bıraktı, sükûnetini bozmadan; “paşa günülerli bilir” derken, ağzı kulaklarından geri dönüyordu.

Keyfi kaçmıştı…

Ama toparlanması uzun sürmedi.

“Neden, hep kötü tarafından bakmayı seçip ağzımızın tadını bozuyoruz, bu olumsuz bakış açısı hayatı zorlaştırmaktan başka ne işe yarıyor” derken hayatımızın sırlarını çözmüş, görmüş geçirmiş adamların olguluğu ile sözcükleri özenle seçmeye çalışıyordu.

“Bu ülkenin, bu coğrafyanın gerçeği bu değil…” diyip noktayı koymaya hazırlanırken, ben çoktan başlamıştım o bildik soruya kendi cevabımı aramaya…

Neydi bu ülkenin gerçeği, kaç taneydi o?…

“Dağ, taş yeşil, mavi cennet yurdum” diyen milyonlar dediğimiz bir avuç insan, güle oynaya, severek yaşıyor bu ülkede. Onlardan çok daha fazlası milyonlar, gülmeyi çoktan unutmuş, yüzünden düşen bin bir parça…

Başka bir şey değil, milyonların mutsuzluğu akıyor yüzünden. Bu keder, bu kavgacı hallerimiz bundan.

Üstelik dağlar, uçurumlar var arada. Ve giderek o uçurumlar genişliyor, dağlar büyüyor…

Hangisi gerçek, hangisi bu ülkenin gerçeği?

Hasan KAYA

22 Kasım 2012 Perşembe