.: Derin Devletin, AKP’leşmesi…

Hükümetin yapısı, bakanlıkların dağılımı, özelikle İçişleri Bakanlığına getirilen kişinin kimliği, İstanbul Emniyet amiri olarak karnesi, Saraya yakınlığı, İstanbul’da yaşanmış sayısız olayı bir kenara bırakarak, salt Savcı Kiraz’ın rehine alınması ve kurtarılması operasyonunu,  göz önüne alındığında, seçime doğru nelerin olabileceğini söylemek hiç de zor değil…

“Demiştim” demek pek hoş değil, ama ne yazık ki; bunları daha önce de yazmıştım. Seçime gidilen süreçte şiddet giderek tırmandırılacak, tanınmış kişilere siyasilere, gazetecilere saldırı haberlerini daha sık okuyacağız.

Bu çok bildik bir oyundur.

Derin devlet örgütlenmelerinin dünyanın her yerinde, en demokratik ülkeler olarak bilinen Almanya, İtalya’da dahi uyguladığı bildik ortalığı karıştırma oyunudur. Diğer bir adıyla, hedeflenen siyasal sonuçları almak için, kaos ortamı yaratma oyunudur bu.

Halk arasında ise buna; bulanık suda balık avlama diyoruz.

Sular bulanırken halkın dikkatinin başka yere çevrilmesi, dağıtılması algı yaratmaya olanak verirken, seçim hileleri de dâhil, her türlü yasa dışı eylemi yapmayı, istenen siyasal hedeflere ulaşmayı kolaylaştırır.

Bu olay, Cem Küçük gibi gazeteci bozuntularını, Boynukalın gibi ne dediğini, ne yaptığını bilmezlerin boyunu aşar. Onlar bu tür olaylarda zavallı, kullanışlı aptallar olarak zincirin son halkasıdırlar.

Gerçeğe ulaşmak istiyorsak, Sokrates’i yargılanmaya ve idama götüren, can sıkıcı soruları öncelikle kendimize sorup, ortaya atmaktan asla korkmayalım?

Hürriyet Gazetesine saldırıyla öne çıkan, Ahmet Hakan’ı evinin kapısı önünde döveceğini Türkiye’ye ilan eden AKP Gençlik Kolları Başkanı ve Milletvekili Boynukalın, 1 Kasım Milletvekili seçimlerinde neden yeniden aday gösterilmedi?

Bunun, AKP’nin Hürriyete yapılan saldırıya gösterdiği duyarlılık olduğunu söylemek, saldırı ve saldırı sonrasında AKP’nin sergilemiş olduğu tavırla ne kadar örtüşüyor?

Hiç…

Peki, Sarayı canla başla savunan, kendini ateşe atan böyle bir sadık uşaktan neden vazgeçildi?

Kim ne derse desin; Boynukalın’ın Milletvekili adayı yapılmamış olması; Ahmet Hakan’a yapılan bu saldırının günler önceden planlandığını gösteriyor.

Cem Küçük de dâhil olmak üzere, Boynukalın gibi unsurlar, bu tür olayların oluşturulması sürecinde hedef şaşırtmak için kullanılan piyonlardır. Piyonlarla kol kola gözükmek, asıl oyun kurucuların pek yaptığı bir şey değildir.

Cem Uzan adına açılmış sahte bir Twitter hesabından, olaydan hemen önce, Ahmet Hakan’la ağız dalaşına girilmesi de, bu planın diğer parçasıdır. Ancak şunu da anımsamakta yarar var. Günler önceden Havuz Medyasında, Cem Uzan ile Aydın Doğan’ın yıllar önceki kavgası gündeme taşındı, bu ağız dalaşının zemini hazırlandı.

Bütün bunlar bize, olayın günlerce önce, ince ince örüldüğünü, örgütlü bir yapının işi olduğunu bize gösteriyor.

Kullanılan piyonlar, açılan sahte sosyal medya hesapları, oluşturulan gündem, dikkatleri başka yerlere çekmek, kamuoyunun kafasını karıştırmak, yani suyun hepten bulandırılması, dibini göstermesi içindir.

Herkesin böyle bir olayın ardından, parmağıyla ilk işaret edecekleri bu piyonlar olur. Bunu önceden ön görmek ve bu piyonlarla arasına bir mesafe koymak istemek son derece anlaşılır bir şeydir.

Zaten onların görevi, Derin Devletin, AKP’leşmiş olduğunu, Saraya bağlandığını gizlemekten başka bir şey değildir.

Son bir iki satır; şimdi doğruları görmek için, biraz eğri oturun. Elinizi de vicdanınızın üzerine koyun. İstanbul’un göbeğinde, bir gazeteciye bunları yapan yapının, iktidarın; Anadolu’nun uzak, ücra köşelerinde Güneydoğuda neler yaptığını, yapabileceğini bir düşünün…
 
Hasan KAYA
1 Ekim 2015 Perşembe