.: Kapımda itler ürüyor…

“İşgüzarlık” diyorum geçiyorum.

Olmuyor.

Aklımın bir kıyısına ilişmiş, dönüyorum. Bir daha okuyorum “Kimsin sen (…) ?” diye soruyor. Sert, küfürlü, tehditkâr; “Bir daha, bir daha olursa” diye de eklemeyi ihmal etmiyor…

Olan ne mi?

“Barış” demişim defalarca, “kardeşlik” bir de…

Kendisine küs insanların “barış” sözcüğünden irkilen o kedine has histeri içinde “Barış dersen, altan alta, sinsi sinsi” diyor savuruyor küfürleri.

Bu ilk değil, giderek de çoğalıyor, kaç oldu saymadım.

Ama hepsi yanılıyor. Açık açık, bağıra çağıra barış diyorum, barışı savunuyorum…

Bir daha “aman sende” diyorum.

“İt ürür kervan yürür” diyip diklenmek geliyor içimden. Çocukça buluyorum bu düşünceyi, fazlası ile kabadayı.

“Fasulye olduk nimetten sayanlar çıkıyor,” diyerek kapatıyorum iletiyi…

Anlattığım arkadaşım; “Meyve veren ağaç taşlanır” diyerek abartıyor. İçimden; “İki çürük elması olan ağaca taş atan olmaz” diyorum kendi kendime.

Bu tek kelimeyle, “işgüzarlık,” kendini bilmezlik, başka bir izahı yok.

Büyütülecek yanı hiç yok.

Ama şimdi daha iyi biliyorum ki; bu ülkede savaşı isteyenler var. Hem de hiç bitmesin isteyenler…

Çocuklarımız bu yüzden ölüyor ve onlar artık bunu açıktan söylemekten, sağa sola sataşmaktan çekinmiyorlar.

İşte beni bu korkutuyor.

İnsanın vicdanını yitirdiği yerde artık her şey olur.

Oluyor da…

 

Hasan KAYA

28 Eylül 2012 Cuma