Pazar günleri, ülke, dünya meseleleri bir kenara konur, keyifli, iç açan, kalemin gücü yeterse biraz gülümseten yazılar yazılır.
Hayat hep hükümet meseleleri, dünyanın halleri değil. Yaşadığımız hayatın zorunu aşan, belki de o bütün zorluklarına inat güzelliklerde oluyor.
Bahardan çalıntı bir gün, deniz mavi, dağlar yeşil, sokak kedisi güneşe yatmış açlığının umurunda değil, güneşin keyfini çıkarıyor. Gelirken yolda gördüm, çiçekler açmış sarı, beyaz papatyalar. Biraz daha böyle giderse erik ağacında çiçekleri de göreceğiz.
Her güzelliğin bir bedeli oluyor, geciken soğuklar, yağmayan kar, yağmur elbette şehirleri zorda bırakacak. Musluklar belki tıslayacak, sonra da akmaz olacak.
Geçiyorum bunları.
Pazar günü yazısı iç açan olacak dedik, gülümsetmezse de yüreği dara sokan olmasın yeter.
Gazeteleri, internet haber sitelerini tarayan herkes fazlasını görecek o iç karartan haberlerden, yazılardan.
Kaç gündür aynı haberler dönüyor, yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası.
Başbakan bağırıyor durmadan.
Deyim yerindeyse; yırtınıyor.
Kim inanıyor?
Meydanlara, salonlara bakarsanız bir hayli inan, peşinden koşan var dersiniz. Bence demeyin, çünkü kazın ayağı öyle değil. Meydanları dolduran alkışlayan kalabalıklar politikacıya hep en büyük hatasını yaptırırlar.
Güven verir, inanmasını sağlar, arkam diye yaslanacak kıvama getirir politikacıyı. Sonra birden bırakır. Hem de öyle böyle bir bırakma değil. Hiç tanımıyormuş gibi, hiç görmemiş gibi ortada bırakır.
Hasan KAYA
26 Ocak 2014 Pazar