.: Anılara tutunmak…

Hiçbir şey öyle sanıldığı gibi değil. Yolun hemen başında anladım; kalmak değil, gitmekti zor olan…

Kanatları kırılmış bir kuş ne kadar uzağa uçabilirdi. Yorgun bir yol işçisinin ayaklarını yerde sürümesi ile bitecek yol değildi çıktığım. Toz toprak, uzanan bir yolun beni götüreceği yer var mıydı?

Dönüşe hazır yüreğim, gitmek istemediği o uzaklardan beni alıkoyacak her bahaneyi bulmakta zorlanmıyor. Yolu zorlaştırıyor, her adımda kendime çelme takmam için elinden geleni yapıyor…

Gülüşleri, bakışları, geliyor aklıma. Susup duruşları. Sırasız bir sırada her anlattığı aklıma geliyor. Her yaptığı şımarıklık, muziplik yeni anlamlar buluyor. Her söz, her davranış, her gülüş, her susuş yeni anlamları ile beni bulup uzakları zor ediyor…

Öpmeleri, sarılmaları, tenimde teninin sıcağı çığlıklarla susuşları, kollarında ölüp ölüp yeniden dirilişim.

Anılara tutunuyorum, anılar yakama yapışmış…

“Bırakma beni” diyor uzak duyulur duyulmaz sesi, gittiğim her yerde bende, beni buluyor benden önce. Ayrılığın kederi ile yüzümde eskimeyen o hüzün, nasıl bırakacağımı soruyor…

İntihar sessizliği her gece, onsuz onunla benden uzak. Onu bende öldürmeye, yok etmeye çalıştığım her seferinde bir yanım ölüyor, bir yanım eksiliyor, yaralı…

Her gece şehir kendi şarkısını söylüyor. Özlemleri kışkırtıp, yalnızlığımı büyüterek; “ne kadar anlamsız” geliyor şimdi her şey, ne kadar çocukça…

İnsan kendini bilse, başka bildikleri hiç kalır. Kendimi ne kadar az bildiğime şaşırıyorum.

Her bildiğimi bir şey sanarak, her bildiğimle övünerek, sağa sola laf yetiştirmekten kendimi ne çok unuttuğumu ne çok bilmediğimi şimdi bilmek ürkütüyor beni…

“Birlikte çok hata yaptık” diyorum, onu da suçuma ortak ederek içimi rahatlatmaya çalışıyorum, rahatlamadan. Ve hemen bu, kendimi aldatmaya, kandırmaya yarayacak cümleleri aklımdan uzaklaştırıyorum…

“Tesellisi de, telafisi de yok bazı şeylerin” diyerek gerçeğime dönüyorum…

 Hasan KAYA

10 Ekim 2012 Çarşamba