Garip değil mi? Politikacı, asker, asker eskisi, sanatçı, köşe yazarı, akademisyen, sokaktaki sade yurttaş, herkes her fırsata demokrasi diyor.
Demokrasi sihirli bir sözcük. Demokrasi diyen kolayından demokratlık payesi kapıyor. Ardından istediğini diyebilme hakkı kazanıyor.
Ancak; özelikle hükümet ve İslami çevrelerin demokrasi algısı; son derece sorunlu gözüküyor. Bizim adına İslami demokrasi dediğimiz, kendine Müslüman olmayla eş anlama gelen bu demokrasi daha çok nalıncı keseri gibi hep kendine yontuyor.
Kendisinin dışındaki çevrelerin demokratik haklarını ve taleplerini görmezden gelen, bir demokrasi anlayışı bu. Bu anlayış; hükümeti zora sokan ve zaman zaman demokrasi talebi ile sokağa inen kesimlere karşı bazen söylem düzeyinde, bazen de fili müdahillerle baskıcı olabiliyor.
Ancak; kimseye haksızlık etmemek için burada bir parantez açıp, bunun Türkiye’de yaygın ve neredeyse her kesimin ortak, hastalıklı demokrasi algısı olduğunu da söylemeliyim…
Kavramların keyfi kullanımı, içinin boşaltılarak dile pelesenk edilmesini en çok demokrasi konusunda yaşıyoruz… Bizdeki demokrasi algısı, tarihsel ve evrensel boyutunu hep es geçerek sözcük anlamı ile sınırlı kaldı.
Bu hükümet ile gündelik hayatın giderek dindarlaştırılması, ya da daha doğru bir söylemle; İslamileştirilmesi, İslami inançlara uygun şekillenmesi ve bunun İslamileşen bir dil ile pekiştirilmesi, demokrasiye İslami bir biçim ve anlam yükleme çabası, evrensel kavrayışın çok uzağında içi boşaltılarak sözcük anlamının da gerisine düşmeye götürüyor.
Hepsinden önemlisi ise; halkın demokratik talebi olarak sunulan gündelik hayatın giderek daha çok dindarlaştırılması; adım adım demokrasinin yaşam alanını daraltıyor.
Bu sözlerimizden; hiçbir şekilde İslami bir toplumun demokratik bir toplum olmayacağı anlamı çıkarılamaz. Bu yine; din ve vicdan özgürlüğü, dinsel inançları yaşamaya karşı çıkma olarak da okunamaz. Pek ala İslami bir toplumda da demokratik kurumlar ve demokratik bir yaşam mümkündür.
Ancak bir dinsel inancı kaynak alan siyaset etme ve gündelik yaşamı şekillendirme demokrasinin sonu anlamına gelir.
Dünya ve Türkiye örnekleri; dinsel siyasal akımların muhalefette, muhalif duruşları ile sistemi değişime ve dönüşüme zorlayarak demokratikleşmeye katkı verdiği yönündedir… Bu zorlama kendileri için demokratik alanlar yaratmayla sonuçlandığı gibi; diğer muhalif kesimler içinde demokrasinin kanallarını açar/açabilir…
Ne var ki; dinsel siyasal akımların muhalefette oynadıkları rolü ne yazık ki iktidarda oynayamadıklarını, aksine demokrasinin sonunu hazırladıkları da bilinen bir gerçektir. Çünkü bu çevreler inançların dogmalarını iktidara taşımadan edemezler.
İktidar gücü dinsel doğmalarla birleştiği oranda daha baskıcı ve faşizan bir nitelik kazanır.
Bu noktada durup, Türkiye gerçeği ile yüzleşmek ve bu hükümetin “ileri demokrasisinin” asla demokratik bir Türkiye olmayacağını görmek gerekir…
Hasan KAYA
24 Ekim 2010, Pazar