Ortadoğu’da Neler Oluyor

Suriye Savaşından bu yana duymadığımız örgüt adı kalmadı. Güney sınırlarımızda cirit atan bu örgütlerin Türkiye ile ilişkileri olup olmadığı tartışılmayacak kadar açık. En azından bunların Türkiye’ye giriş çıkışında bir sorun yok, vurulan, yaralanan örgüt elemanlarının tedavilerinin de Türkiye’de yapıldığı biliniyor.

Suriye’ye, Türkiye üzerinden giden TIR’ların kime ne götürdüğü bilinmezliğini koruduğu sürece, Türkiye’nin, Suriye’deki çetelerle ilişkisinin olmadığına inanmak zor gözüküyor.

İşin doğrusu, Türkiye’nin Suriye’de ki olup bitene uzak durması, oradaki bazı gruplarla ilişki içinde olmaması devlet aklı ve geleneğine ters düşmek olurdu. En demokratik olanından en, baskıcı olanına kadar; her devlet bu tür sorunlu bölgelere karşı duyarsız kalamaz ve içinde bulunmadan edemez.

Üstelik bu sorunlu bölge yanı başınızda komşu bir yerse o zaman orada olmak hepten kaçınılmaz olur. Bu devleti var eden olgulardan biri olarak hep var olagelen bir şey oldu.

Türkiye’nin son yıllardaki dış politikası, Sünni kartını oynayarak daha cüretkar bir dış politika olarak saptandı. Bu da; “Bölgesel Güç” olma sevdasının ağır basmasıyla şekillendi. Böyle bir politika hattı belirlendiğinde, bunun Ortadoğu petrolünden pay alma olarak anlaşılması gerektiği çok açıktır. Bunun olması da kurulu denge içinde olamayacağı açıktır. Çünkü “Körfez Savaşının” belirlediği oyun içinde Türkiye’nin yeri yoktu.

O zaman geriye bir başka yol kalıyor, yeni bir oyun kurucu olarak Türkiye’nin sahneye çıkması… Bunun ilk adımı Kürt Petrolünün Akdeniz’e taşınması oldu.

Ancak bu hamle, baştan beri Bağdat’ın engelli ile karşılaştı. Uluslar arası anlaşmalara göre Irak Petrolünü satma yetkisi sadece merkezi hükümetin tekelinde bulunuyor.

Bunu aşmanın bir yolu var.

Merkezi Hükümetin denetiminden bazı petrol bölgelerinin çıkarılması, Kürt Petrolü de dâhil, petrol boru hatlarının geçtiği sahanın başka güçler tarafından denetlenmesi veya el değiştirmesi.

Son durumun ortaya çıkardığı tablo: Merkezi Bağdat Hükümetinin bu sahalar üzerindeki denetimini ortadan kaldırıyor. Bu Türkiye’nin arayıp da bulamayacağı bir durum olarak kendiliğinden mi oluşmuştur, yoksa baştan beri Türkiye’nin de içinde olduğu bir plan mıdır şimdilik bilinmiyor.

Ancak Türkiye için bu kadar uygun bir zeminin kendiliğinden oluşmasının çok da tesadüf olmayacağı açık. Özelikle Arap dünyasında IŞİD’in Suriye’den çıkardığı petrolünün Türkiye’ye sattığı yazılıp çizilirken bunun bir tesadüf olduğuna inanmak zor gibi gözüküyor. Bu iddia doğru ise; bu hem Türkiye’nin IŞİD ile ilişkisini, hem de bölgede oynanan yeni oyunun ipuçlarını göstermesi bakımından önemli.

Burada ki tek kafaları karıştıran nokta, Konsolosluk baskını ve yaşanan rehine krizi olabilir. Ancak rehinelerin yakında, Türkiye’ye sağ salim teslim edilmeleri halinde bunun bir oyun olduğunu söylemek de mümkün olabilir.

Giderek netleşen bölgenin resmi rehine krizi sonrasında biraz daha netlik kazanacak. O netleşen resimde yeni oyun kurucuların dünya da nasıl bir tepki göreceğini gündeme getirecektir. Bu yeni oyun Türkiye açısından oldukça sıkıntılı bir sürecin başlangıcı olabilir…

Hasan KAYA
13 Haziran 2014 Cuma