Birden bire başladı yağmur, sabahtan beri büyük bir şamata ile şakıyan o kuşlar sustu, bahçe duvarı boyunca açan güller sırılsıklam, çiçekler kokusunu toprağa bıraktı, karıncalar ortalıktan çekildiler. Kediler koşarak geçiyor bir saçak altından diğerine…

Dışarı çıkmak, sokağın ortasında kollarımı açıp yağmurun altında öyle durup ıslanmak geçiyor içimden. Bunu birlikte yağacağımızı konuştuğumuz geliyor aklıma, vazgeçiyorum.

Perdeyi çekip sokağı seyrediyorum. Araladığım pencereden içeri dolan rüzgar, tül perdesini havalandırıyor, sahile koşan dalgaların sesi evleri, sokakları geçerek bana ulaşıyor.  İçim ürperiyor, ellerim üşüyor sensizlikten.

Radyo da yine o şarkı; “Sil baştan diyor” Şebnem Ferah. Silip yeniden başladığımız kaçıncı hayat bu. Kaçıncı umut, sevinç, aşk, sevda, sil baştan yaşanmadan, yarım kalan.

Yağmur birden hızını kesiyor, bir süre daha ince ince yağıp sonra duruyor hiç yağmamış gibi. Yarım kalmış yağmurlu bir gün başlıyor.

Çocukluğumda mı kaldı gördüğüm rengin renk gökkuşakları, ne kadar zamandır görmedim, yaşamadım unutmuşum.

Hayat kaybetmişken bütün renklerini, Yağmurun ardından rengin renk bir gökkuşağı aramak hiç anlamlı gelmiyor şimdi.

Sessizce çekiliyor yağmur suları sokaktan. Kuşlar yeniden ötüyor hiçbir şey olmamış gibi. Çiçekler kokusunu havaya bırakıyor. Sil baştan başlıyor hayat.

Pencerem mavi susuyor, gün mavi.

Hasan KAYA
30 Mart 2014 Pazar