Zamandı, dönen zaman içinde ve yaşadıkları yorgun, tükenmiş bir hayattı kendinden kaçan. Bildikleri, sevdikleri ne varsa onlara uzak, onlara yabancı, el olmuştu. Uzaklarda bir yerde hala sevgiden söz ediyorlar, yüreklerinde korkunun derin izi.
Yılan karası bir matemle soyundular gençliğin ak gömleğini. Çırılçıplak ve yaralı koştular yalanlarına…
Tuttukları her işin kendilerine getirisini parmak hesabına vurup, eldeki avuçtakini tükettiler.
Olurda durmadılar, olmazla yatıp kalktılar, korkuyla bağlandıkları gecenin karanlık derin kuyularından yalnızlıklarını çekip, günde beş vakit korkularını büyüttüler.
Laf olsuna çıkarıp uzattılar, adına sevgi dedikleri, astarı yırtılmış iç cepte sakladıkları, rüzgâr değmemiş kirli mendilleri.
Ben, kendinde kendini soluyan bir sabah, oyalı mendil sallayan gençleri, başlarında esen kavak yellerini, ince belli bardaklarda demli çay severim. Hani şu içildiğinde ağızda buruk tadı, türküler kadar sıcak, türküler kadar ağır olan…
Günü güne bağlayan gecenin karanlığına yıldız dizen söyleşileri severim.
Bir de inansın iyisini, insanın güzelini, sözünü bilenini, eğri otursa da doğru konuşanını… Varsın sabah akşam namazından uzak dursun, oruç hiç tutmasın, dinden imandan çıkmış olsun. İş tutsun, demir ışıldasın.
Başka mı?
Başka: yağmur sonrası havada asılı kalan toprak kokusu, camda süzülüp inen yağmur damlaları, uçan kuşlar, çiçekler, akarsuların sesi, denizlerin mavisini bir de.
Dağlar, denizler, açan nergis, gül. Yaban armudu dalında kırk budak, eğilip geçtiğim köprü altları, şehirler, kasabalar.
Pencere önüne sere serpe yayılmış, sırasız duran begonya, balkondaki sardunya ile konuşmasını. Masada duran fesleğen yaprağına dokunmayı, ellerimde kokusunu… Bir de sabahın mahmur yorgunluğu, okuduğum kitaplar, dinlediğim masallar ve yol öyküleri.
Başka mı?
Çocukların gülen gözlerinden umutlar dermeyi, sevinçler büyütmeyi. Gecenin bağrına sapladığımız sedef kakmalı gençlik anıları, çocukluğumun uzaklarda susan dili. Bir de yıllara, zamana yenilmeyen dostluklar, arkadaşlıklar.
Başka mı?
Başkası yok, kendinde susanı, geride kalanı, yorulup düşeni kaldırıp kendini bularak yaşamak gibi.
Hasan KAYA