Lafı istediğiniz kadar uzatın, becerebiliyorsanız edebiyatını yapın, istiyorsanız, elinizden geliyorsa felsefesini yapın; olmadı araya bir iki şiir sıkıştırıp konuşmayı şiirselleştirmeyi deneyin, gerçeği değiştiremezsiniz.

Laf kalabalığı içinde gerçeğin kaybedilmesi, belki anlık mümkündür, ama o an, aslında kendinizi kandırdığınız andır. Unutmadan bunu da bir yere yazın…

7 Haziran seçimleri sonrasında, meclis neden çalıştırılamadı, koalisyon neden kurulamadı veya kurdurulmadı, Türkiye neden bir erken/tekrar seçime gidiyor, çözüm süreci neden, buzdolabına kaldırıldı, savaş ve çatışmalar kimin tarafından ve neden başlatıldı… soruları art arda sıralayıp, çoğaltmak, çeşitlendirmek mümkün.

Bu soruların her birine ayrı, uzun cevaplar vermeye kalkmak hinlik olur.

Çünkü soruları sonsuz çoğaltmak mümkünken, dönüp dolaşıp gelinecek yerde, bu soruların hepsine verilebilecek tek bir cevap var.

Lafı hiç uzatmaya gerek yok, verilecek cevap son derece sade ve bir o kadar da basit:

Erdoğan’ın kişisel korkuları ve kaygıları…

Bitti…

Bundan sonra söylenecek her söz, bu korkuyu açıklamak ve anlamlandırmak anlamına geliyor.

O da, o kadar zor değil. Oturup ciddi tahliller, derin analizler yapmaya gerek yok.

17-25 Aralık soruşturması henüz kapanmış, kapatılabilmiş değil. Bütün sıcaklığıyla orada duruyor. Bu gün, yargı süreci işlemiyorsa, o, Erdoğan’ın hala ipleri elinde tutmasından, iktidar olmasından.

Üstelik “yargıda reform” adı altıda, görece bağımsızlığı ortadan kaldırıldığı ve bütün iplerin yürütmenin, iktidarın elinde toplandığı bu haliyle, Erdoğan’ın bir hükümet değişikliğini göze alması, ipleri elinden bırakması olanaksız.

Lafı hiç uzatmaya gerek yok, Başkanlık Sistemi, o olmuyorsa, AKP’nin tek başına iktidar olmasından başka çözümü yok Erdoğan’ın.

Meclisin çalıştırılması da dahil, koalisyon hükümetinin kurulmasından kaçış, erken/tekrar seçimi zorlaması, başlatılan savaş, çatışmaların giderek yaygınlaştırılması, ülkenin hızla bir kaos ortamına sürüklenmesi, ancak bu bağlamda anlam kazanıyor, anlaşılır oluyor.

Terör ve terörle mücadele, vatan millet üzerine söylenenler gerçeğin üzerini örtmek için kullanılan argümanlar, hata boş laf. En boş konuşanlar ise, bütün her şeyi bir kenara bırakarak, bir sistem tartışması yürütüyor görünerek, laflamak isteyenler. Daha açık söyleyelim konuyu bu mecralara çekmek, ustaca gündem değiştirmek, asıl konuşulması gerekenden uzaklaşmak demek oluyor.

Erken/tekrar seçime giderken, kurulan Saray Hükümeti ve onun atanan, İçişleri Bakanıyla, gündem değiştirmenin en uç ve acımasız örneklerini yaşayacağız. Çaresizliğin başlattığı bu süreç, Erdoğan’ın tek yönlü, geri dönüşü olmayan bir yola girdiğinin de kabulü oluyor.

Çünkü “Seni başkan yaptırmayacağız” demenin, başka sözcüklerle “yargıdan kaçmana izin vermeyeceğiz” demek olduğunu biliyor.

Hasan KAYA
31 Ağustos 2015 Pazartesi