Dağlıca’da pusu kuruluyor, askerler öldürülüyor, senin Başbakanın maçta, maç izliyor, atılan göllerle ayağa fırlıyor, seviniyor.
Haberi var, ama bihaber gibi davranıyor, keyfi yerinde. Aynı günün akşamında, Cumhurbaşkanın, “400 Milletvekili verilseydi” diyebiliyor.
Genelkurmayın, Başbakanlığın olayın üzerinden 24 saat geçtiği halde kaç asker ölmüş, kaçı yaralı açıklama yapmıyor.
Bilmiyorlar mı oraya kaç asker gönderdiğini?
Nasıl bilmezler!
Hepsi biliyor…
Ama olay yerine gidemedikleri için kaçı öldü, kaçı yaralı kurtulacak bilmiyorlar, yanlış bir sayı vermekten korkup kaçıyorlar.
Ne yapıyor, toplantı üstüne toplantı, oturup bekliyor…
Biraz da alış istiyorlar…
Şimdi o çocuklara otopsi yapılsa kaçının olay anında öldüğü, kaçının uzun süre yardım gelmediği için, kan kaybından yaşamlarını yitirdiği bilinmez mi?
Bilinir.
Yaparlar mı?
Yapmazlar.
Çünkü sonra neden gitmediniz denecek, neden yardım etmediniz denecek.
Bunu göze alamazlar…
Onlar almaz da sen neden sormuyorsun.
Sokağa dökülüp “şehitler ölmez” diye bağırmaktan başka bir halt bilmeyen sen…
Evet, sen neden sormuyorsun?
Başbakanın, “özel birlik gönderildi cenazeleri almak için” diyor…
Çok geçmiyor, yalan söylediği ortaya çıkıyor.
Meğer bölge halkı, hani senin şu parti binalarını yakıp yıktığın HDP’ye oy verenler, düşman bildiğin Kürtler gidip kucaklamış almış cenazeleri.
Sesin çıkıyor mu?
Hayır, susuyorsun, bir tek “şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırıyorsun…
Ama öldü o çocuklar, şehitlerde ölüyor biliyor musun?
İnanmıyorsan git annelerine sor…
Hepsi yoksul çocuklar, hepsi emekçi insanların biricik oğulları…
Bak yarın kalkacak cenazeleri. Sende orada olacaksın yine bağıracaksın; “şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye…
Orada, o çocuklardan birinin babası acısından, kederinden isyan etse, senin cumhurbaşkanın ne diyecek biliyor musun?
“Karaktersiz” diyecek “acılı bir baba demek” yerine…
Sen o acılı babanın yanında durmayacaksın, ona sahip çıkamayacaksın…
Ama sokağa çıkıp, iki oğluna çürük raporu ve gemicikler alan “babaya” oy isteyecek, oy vereceksin, “başkan olsun” diyeceksin…
Bütün bunlar ağrıma gidiyor biliyor musun?
Çünkü bu kadar aptallık karşısında, elim kolum bağlı kalıyor, diyecek söz bulamıyorum sana…
Evet, sana kızıyorum en çok.
Çünkü bu kavga senin kavgan değil, bilmiyorsun bu kavgada sen de kaybedenlerin tarafındasın.
Yönetenlere diyecek sözüm yok, kazananların yanında, kazanan onlar. Ve onlar bu kadar aymaz, bu kadar cüretkarsa sen yol verdiğin içindir…
Çünkü sen onlara bu fırsatı veriyorsun, ahmaklığınla, dar kafalığınla… sen, evet sen, olan biten her şeyin sorumlusun.
Lafın kısası ve özü; akrep gibisin kardeşim, akrep gibi durmadan kendini sokuyorsun…
Hasan KAYA
7 Eylül 2015 Pazartesi