Çocuklarımız öğrenim görsünler,  yaşama hazırlansınlar diye okullara gönderiyoruz. Örneğin süper markete kazıklanmadan paralarının üzerini almasını öğrenecekler…

“İki kere iki kaç oğlum” diye sorduğumuzda bilmeleri büyük bir keyif, mutluluk olacak.

Çocukların dünyayı bilmeleri, tanımaları da gerekli, evin yolunu kaybetmez ne kadar uzağa giderse gitsinler gelip evlerini bulurlar…

Türkiye’nin en büyük gölü, en yüksek dağını da bilsinler… En büyük, şehir, en kalabalık yer neresi lazım olmasa da öğrensinler.

Başka ne lazım bir çocuğa?

Fizik, kimya ne biliyim, yüksek matematik falan. Onları da okuyacakları okul, yaşamları için çizecekleri yol, seçecekleri meslek için gerekliyse öğrensinler…

Yoksa kullanılmadığını da; yıllar içinde nasılsa unutacaklar…

Tarih mi?

Dünyanın, insanlığın başına bela olmuş büyük kıyımları, savaşları mutlaka bilsinler. Ne kadar kolay kan akıtılıyor görsünler, engel olmanın yolunu yordamını düşünsünler…

Yarın nasıl daha güzel olurun hayallini kursunlar, heyecanını yaşasınlar…

Osmanlı Padişahlarının hayatını, ne halt ettiğini öğrenmeseler de olur…

Çocuklarmız insan olmanın erdenini öğrensinler diye, felsefe öğrensinler isterim. Sormasını, sorgulamasını bilsinler. Çünkü içinde yaşadıkları toplumu anlamaları o sorulardan, sorgulamadan geçecek…

Edebiyat mutlaka bilsinler.

Şiiri, romanı, öyküyü sevsinler, çokça okusunlar…

Sonra konuştukları dili, o dilin inceliğini bilsinler. Bedri Rahmi’nin dediği gibi mutlaka en az üç dil öğrensinler… Üç dilde dertlerini anlatabilsinler. “Seni seviyorum” diyebilsinler…

Güzel sanatlardan anlasınlar, resim de çizebilsinler…

Okullarda şimdiye kadar hiç olmayan bir ders olsun istiyorum: “Sevgi Dersi.”

Çocuklar sevmeyi öğrenmeli.

Paylaşmayı.

“Ben” yerine “biz” diye konuşmaya başlamasını, insanı, doğayı sevmesini, kedilerin kuyruğuna teneke bağlamamayı, köpekleri tekmelememeyi öğrensinler…

Din Bilgisi mi?

Hiç gereği yok, bilmeseler de olur…

Kendi kaderlerini, kendi ellerine alsınlar, yollarını kendileri çizsinler. Düşünce yerden kalkmasını bir başına becersinler. Olur, olmaz yerlerden medet ummasınlar…

Allah gelir, el atar diye hiç beklemesinler…

Doksan dokuz adı ile seslenseler, çağırsalar da gelen, giden olmaz, bekledikleri ile kalırlar…

En sevdiğinizin aşkına siz söyleyin; bir çocuğun neyine lazım din dersi, gidip olmayan şeytanı taşlasa ne olur, taşlamasa ne…

Hasan KAYA
18 Eylül 2012