.: Gezi bir daha olur mu?

Tarihte bir daha, bir daha yaşamak istediğimiz momentler olur. Özellikle de içinde yaşadığımız dönemin ağırlığından bizi uzaklaştıran, soluk almamızı sağlayan bir momentse o haklı olarak bir daha yaşanmak istenir.  O heyecanı, o coşkuyu yaşamak bir kez daha ruhunda duyumsamak, derin derin soluklanmak ister insan.

Ancak bir şeyi ne kadar çok istediğimiz, onun yaşanmasını belirlemiyor. Her şeyde olduğu gibi, bu konuda da; hayatın diyalektiği katı gerçekliğini dayatıyor.

“Olmaz” diyor…

Evet, üzücü geliyor bize, duymak/okumak istediğimiz bu değil. Ancak ne yazık ki kabul etmek zorundayız; Gezi bir daha olmayacak. Anmaları yapılacak, yıl dönüm kutlamaları, paylaşılan anıları, yazılan şiirleri, öyküleri ve romanları olacak, ama aynı eylemlikler, aynı kitlesel büyüklük, aynı ruh bir daha olmayacak. Çünkü tarihsel olaylar belli bir duraksamada bir kez yaşanırlar, tekrarları olmaz.

Olduğunda, o başka bir şey olacak. Başka bir ad, başka bir ruh ile adını tarihe kazıyarak bizi benzer bir şekilde heyecanlandıracak.

Anmalar, yıl dönüm kutlamaları, asla o olayın kendisi olmayacağı gibi, aynı ruhu da geri getirmez. “Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz” diyen Herakleitos kısa ve son derece yalın bir şekilde, yıllar öncesinden o “olmazı” ifade ediyordu.

O günden bu güne hiçbir şey değişmedi. O diyalektik gerçeklik/kural değişmedi, aynen devam ediyor.

Elbette, kimi romantik yaklaşımlar olacak, yerlere, duvarlara “Geri geldik…” yazarak belli bir heyecan da yaratacaktır bunlar. Ancak gerçekliği değiştirmeye yetmez hiçbir romantizm.

Gezi yaşandı ve bitti.

Bunun üzülecek, sevinecek bir yanı yok. Tarih böyle yazılıyor. Gezi şimdiden tarihe mal olmuş bir olay olarak şiirlerinin, öykü ve romanlarının yazılmasını fazlasıyla hak ediyor. Belki bütün bunlardan önemlisi; önümüzü görmemizi sağlayacak toplumsal ve siyasal dersler çıkarılacak bir laboratuvar olmasıdır.

Hasan KAYA
31 Mayıs 2014 Cumartesi