Pazar yeri ve insanlar…

[columns ]
[column size=”1/1″]Bugün pazara gitmem gerekti. Domates, biber peynir derken uzadı biraz. Çünkü bir yerden sonra alışverişi bırakıp pazarda dolaşmaya gözlemlerde bulunmaya başladım.

Bunu peynirci önünde sıramı beklerken beni itip sıramı kapan öğretmen emeklisi olduğunu öğrendiğim hanımdan sonra yapmayı düşündüm.

Önümde iki genç hanım ve ben beklerken öğretmen arkadan önce sesini yükseltip peynirciye seslendi. Beni geçti, sonunda kaşla göz arasında bir çabuklukla önümdeki iki genç bayanı da saf dışı bırakıp tezgahın önüne vardı.

Uzanıp omuzuna vurunca dönmesini beklemeden; “Sıra diye bir şey var biliyorsunuz değil mi?” sorumun önceden hazır cevabı olduğunu tahmin etmiştim.

Beklediğim cevap gecikmeden geldi; “Biraz acelem var…” diyen ses hiç de alttan almıyordu. Acelesi olanın başkalarını düşünmesi, beklemesi gerekmiyormuş kuralını kullanmanın rahatlığı içinde kurulmuştu tümce.

Boş bulunsanız bir kural ihlali içine olduğunuzu düşünmeniz işten bile değildi.

“Bizim de acelemiz var” diyerek aynı kuraldan güç almak istemediğim için; “en azından izin isteyebilirdiniz” demekle yetinip sırasına geçmesini işaret ettim. Öğretmen emeklisi olduğunu da arkamda sırada beklerken yaptığımız ayak üstü söyleşide öğrendiğim.

Sıcaklardan yakındı, ne çok etkilendiğini, bir an önce; evin klimalı serinliğine kendini atmak istediğini anlatı. Bir an; “yıllarca öğrencileri sıraya koymanın, hizaya sokmanın hiçbir öğretici yanı yokmuş” demek geldi içimden.

Gülümsedim terimi silerken. Sıcaklardan benimde etkilendiğimi terim anlatıyordur diye düşüyordum. Ama yine de çok umutlu değildim. Çünkü kimsenin bir başkasını düşünecek hali yoktu.

Bunda sıcaklar tek kabahatli değildi. Çoktandır memleketin genel ruh haliydi bu. Herkes kendi gemisini kurtarma telaşındaydı.

Biraz da bundan kimsenin kimseye ayıracak zamanı, kimsenin kimseye uzatacak eli yoktu.

Her tezgahın önünde kuru kalabalık, her tezgahta sıra kapmaca ve tezgahta ki fiyatları gösteren etiketlere aldırmadan sorulan sorular. Pazarcılar fiyatları duyanın verdiği tepkiye artık alışmış, “bu ne böyle” denmesine, anında yapıştırıyorlar cevabı “bize öyle geliyor abla.”

Bir başka zaman bu cevap “kuraklık” oluyor ya da “fazla yağışlar mahsulü vurdu.” “Fırtına seraları yerle bir etti” başka bir cevap. Domates almak isteyen kadın söyleniyordu, geçmiş alışverişlerde aldığı cevapları bir çırpıda sıralayarak.

Şairin dediği gibi; Cep delik, cepken delik” Cumhurbaşkanı kim seçilmiş, kim olmuş kimsenin umurunda değil. O sadece arada küfür etmek için anımsanıyor; “gelsin de görsün” dendikten sonra…

Ekonomi iyi diyenlere buradan, Pazar yerinden duyurulur, kimse kilo kilo alışveriş edemiyor. Alan yarım kilodan fazlasına güç yetiremiyor.

Bir de sabah gezenler, akşam Pazar bitişi gelip alışveriş yapanlar var. Sabah ile akşam arasındaki fiyat farkı ile kar durumlarını bilmek isteyenler…

Hasan KAYA
14 Ağustos 2014 Perşembe

[/column]
[/columns]