Sende Çıplak

Kimim ben” diye çok sordum kendime “Neyin, nesisin, ne olmak istiyorsun.” diyip çok uğraştım kendimle. Yüreğimi, usumu sorguladım.

Bir şey olmak istediğim yok. Bir baltaya sap olmadan da var olunur. Ben kendimi yaşamak istiyorum, eğrisi doğrusuyla. Ama yaşayamadan, ödünç alınmış gibi yaşıyorum kendimi.

Senle yaşadığım anlarda sakınmasız, çekinmeden, hiçbir şeyimi, ayıbımı, sıkıntımı saklamadan varım. Kendimi yaşamak, özgür olmanın da tam kendisiydi. Hiçbir yasağı ve hiç bir sınırı olmayan anlarım seninle yaşadığım anlar.

Sen zaten her şeyi biliyorsun…

Neredeyim, ne durumdayım, karın açlığı, dudak çatlatan susuzluğum umurumda değil. Özgürlüğün tadıyla sonsuz tokum. İçinde özgürlüğün tadını çıkararak yaşadığım anlar senle yaşadığım anlar. Hani diyorsun ya “kaçarak yaşıyorsun”, işte o korkum seninle hiç olmadı, hiç aldırmadım ve özgürüm… Yıllarca prangaya vurulmuş ve birden bir af ile salınmış kürek mahkûmu gibi özgürlüğün başıboşluğunu yaşıyorum seninle.

Hapisten çıkınca insan ne yapacağını bilmez, kapalı bir mekâna girmez, içeri sığmaz. Eve gitmez çok özlemiş de olsa. Ben bunu bir kaç günlük gözaltları sonrası yaşadım, sokaklara düşmek, denizin kenarına gitmek, tek başına olmak istersin. Denize bir taş atmak,  bir kadının kalçalarını sallayarak yürümesine bakmak bir çocuğun mızıkçılığına dalıp gülümsemek, simit alıp susamları üzerinden ayıklayıp teker teker yerken ya da dişlerinin arasında ısırmaya çalışırken etrafı seyretmek. Gelene geçene bakarak kendinde olanı yaşamak istersin.  İşte ben senleyken böyle özgür, tek başınaymışım gibi rahat ve senle bir bütündüm.

Özgür, ama bir şekilde sana bağlı bir ikilem yaşadığım. Senin beni tamamlayan diğer yarım olduğun ve ben olduğun için. Ne benim sıkışmışlığım ne de özgürlüğümün sonuydu senle olmak,  aksine senle sonsuz özgür ve rahattım.

Ve ben bunu hep özledim…

Nasıl yaşarsa yaşasın, başkalarına ne anlatıyor olursa olsun, kendisi ne istiyor nereye varmak istiyor bunu bilir insan.

Bazen insan yalan söyler ve kendisinden başka kimse bilmez yalan söylediğini. -ki insan kendisinden hiç bir şeyi saklayamaz.- Ve kendisinden hiç bir şeyi saklayamayacağını düşünmeden kendisini de kandırmaya çalışır. Kimsenin kendisini kandıramayacağını söyleyip en başta kendi kendisini kandırarak, kanarak saf bir çocuk gibi yaşar. Bilerek, bilmezlikten gelerek, kendi içinde tüm çelişkileriyle var olur insan.

Senle olmak, kendimle olmanın kaçamaksız bir başka biçimiydi. Senden hiç bir şey saklayamayacağımı biliyorum ve saklama isteği de duymadan seni kandırmaya çalışıyorum bazen küçük yalanlar söylüyorum yakalanacağımı bile bile…

İnsanın içinde bir ses olur ve o ses hep, ne yaparsak yapalım birden dürter bizi, kulağımıza fısıldar, kolumuzu çekiştirip gülümser bize. Sen içimdeki sessin. Kendimden saklanamadığımsın.

Ben sende çıplağım.

Hasan KAYA