.: Sınıfsal bakmanın yalnızlığı…

Başbakan utanmasa Soma’da ki o büyük faciada ölen işçiler arasında kendisine oy verenleri tespit edecek, sadece onların “şehit” olduğunu ilan edecek. Tabi ki; abartıyoruz, ama yine de büyük bir çoğunluk için hiç de akıl dışı bir abartma gibi gelmiyor bu söylediğimiz.

“Yapar mı, yapar” diyenler “Hiç şaşırmam, Vallahi yapar” diyerek yemin etmeye hazır olanlar dahi çıkıyor aramızdan.

Şimdi böylesine anlamsız asparagas bir haber yapıp ortaya atsam, eminim ki sosyal medyada belli bir kesim tarafından en çok “beğenilen,” en çok “paylaşılan” olur.

Bunun bir nedeni elbette toplumu bölen, kutuplaştıran başbakan. Ancak o madalyonun bir yüzü, diğer yüzündeyse hepimizin biraz böyle bölen, kutuplaştıran olmamız var.

Çok uzun bir zamandır arkaik kimlikler, giyim kuşam, birkaç metre kare bez parçaları üzerinden siyaset yapmaya alıştırıldık.

Olup bitene sınıfsal bir bakışla bakmayı çoktandır rafa kaldırdık. Etnik ve dini kimlikler üzerinden siyaset yapmanın, taraftar bulmanın kolaycılığına kaçtık. Herkes kendi mahallesinin türbinlerine oynadı. Orada alkışlanmayı marifet saydı. Bunu yaparken maden ocaklarında, fabrikalarda yan yana, çalışan ölen işçilerin bu ayrımdan ne kadar uzak çalıştıkları, öldükleri aklımıza gelmedi, geldiği anlardaysa görmemezlikten geldik.

Ölüm, Alevi, Sünni, Türk,  Kürt ayrımı yapmıyor. Bizim bölen, kutuplaştıran kafamızdaki ayrımları hiçe sayarak çalışan, üreten işçileri birlikte kucaklıyor.

Bir kaderden söz edeceksek, işçi sınıfının ortak bir kaderi olduğundan söz etmekten daha anlamlı bir şey olmaz.

Adım gibi eminim ki; Soma’da yerin onlarca metre altında kurulan can pazarında; hepsi ayrımsız, kurtulmak için ortak bir çaba içinde oldular. Pes ettilerse birlikte pes ettiler. Hiç biri, bir diğerinin inancını sorgulamak, etnik kimliğini bilmek ve kurtulacaksa kendinden olanlarla kurtulmak saçma ve ilkel düşüncesini aklının ucundan geçirmedi.

O saçmalık, o ilkellik sadece ülkeyi yönetenlerin, masa başında oturup yazanların olsun istediler.

O ilkelik sizin beyler…

Hadi utanmayın, o çok eleştirdiğiniz başbakanın koluna girin ve şimdi yazın; “o şehit, bu şehit, senin ölün, benim ölüm…”

Maden Ocağının karanlık derinliğinde ölümle burun buruna, onlar sövdülerse, patrona, düzene böyle kadere birlikte sövdüler. Onların şimdi yapayı istediğinden nedense çok emin olduğum, ama yapamadıklarını; sizleri de o sövdüklerinin yanına koyarak ben tamamlıyorum.

Hasan KAYA
21 Mayıs 2014 Çarşamba