Gözlerinin rengi diyorum, sesinin rengi dolaşıyor düşlerimde. İçimdeki çan sesleri giderek uzaklaşıyor. Uzak yaşanmış anılar, renklerini arıyorum düştüğüm sabahın. Renklerle dokunuyorum hayata. Elini uzatıyorsun mavi, gözlerin bal rengi, yeşil gülüyor.

Nedensiz susuşların boynu bükük kırmızı, mor bir lale…

Hangi renk, hangi ruh halini anlatır, hangi renk hangi insanı, hangi renk hangi durumu anlatır?

Düşünüyorum bulamıyorum…

Gülenler mavi, ağlayanlar kırmızı. Bütün diktatörler, zalimler siyah, kara donlu…

Dışarıda yaman bir rüzgar, renksiz şekilsiz, beni katıp önüne savuruyor. Kendimi sokakta buluyorum, o her gün gelip geçtiğim, evimin kapısını bulduğum sokak rengin renk. Hayat renklerin dili ile anlatıyor kendini ve gözleri ile susarak konuşuyor…

Zamanın dağarcığından imgesel bir isyanın alevi düşüyor şehrin sokaklarına. Sokaklar rengin renk, gülen ağlayan, yüzünü asmış giden insanlar… Kimi ağır koyu, kimi hafif canlı. Arada uçuk kaçık, solgun, renkleri ile yollara düşenler ve ben hepsinden renksiz…

Sen kırmızı, ben mavi…

Seni anlatan şiirlerin hepsi kızıl…

Senden, çocukların rengi alıyor beni. Bir tek onların rengi kandırıyor beni… Gök mavisi gülen, yeşil duran, sarı sıcak bakan… Ah şu can erik rengi can, elinde taş uzaklardan dönen sarı oğlan, naçar sümüklü kız.

Evlerin hep kirli yüzü sokağa bakıyor, dar odalardan sokağa taşan telaşım sessiz bir mor. Solgun kiremit rengi, gülkurusu yalnızlığım.

Göçmüşken bütün kuşlar uzaklara, çatılara tünemiş evsiz martılar beyaz, en çok beyaz, gri sensizliğim…

Martıların döndüğü deniz; ne yeşil, ne mavi; koyu lacivert, petrol mavisi ojeli… Dalgın durgun sabahları, akşama deli gürlek dalgalı…

Kırmızı rujlu bir seğirin gölgesinde susan lal diller. Bölünmüş yollar, arabalar, asfalta devinen motor gürültüsü, rengin renk araçlar. Kamyonlar çamurlu, tozlu yollarda yorgun. Ve daha çok soluk renkleri ile hayatı sırtlamış gibiler.

Hızla gelip geçiyor, hızla duruyor beyaz, çoğu uçuk mavi minibüsler.

Yorgun iniyor işçiler.

Kırmızı atkılı genç bir kız, mavi hırkalı bir yaşlı kadın.

Neden hep gridir paltolar.

Erkekler neden bu kadar renksiz, kadınlar renkli.

Sen hep kırmızı gülüyorsun, biraz şeytani. Haylaz, aklımı çelen diğer renklerin, gelişin ebemkuşağı…

Ah yine başım belada…

Kaç zamandır aklımda; renksiz sözcüklerin sesi söz olmuyor, diyemiyorum. Acıların rengini çizmenin şimdi hiç sırası değil, geceden kaçıyorum. Sürgüne yolladım tüm renklerini ülkemin. Sabahın yalnızlık duvarına çarpan sesim sessiz, sarı düşüyor ellerine.

Hadi tut kaldır, turuncu…

Şehre inse eşkıya duruşun, kızıl. Köşe başında karşıma çıksan, yol kesen gülüşün, beyaz.

Sorgusuz sualsiz teslim oluyorum, suskun çağla yeşili. Ne yapacağını bilmez bir çocuk telaşı, bir kez daha mavi.

Hadi vur, vur da kurtulsun, kan kırmızı…

Hasan KAYA
07 Mart 2011 Pazartesi