.: Dar Sokakta Dar Zaman

Kaçıncı mevsimdi, aylardan hangisi. Takvim yaprağından hangi gün sallanıp düşmüştü bilen yok. Kadın güzeldi. Yüreği kadardı güzelliği. Yüzü aynasıydı yüreğinin. Gözlerinde ışıklı bir gülümseme vardı. Sabaha koşan bir ay gibiydi sokağa girişi…

Adam yorgun yalnızlıklardan dönüyordu. Dilinde bir sevda türküsü. Ezgisi kim bilir kaç bin yıldan kalmış. Saçlarında rüzgârın iziyle daldı sokağa…

Dar bir sokaktı. Dar bir zamandı.

Karşılaştıklarında yan yana geçip gidebilirlerdi. Öyle olmadı. Durdular birden yol bitmiş gibi. Zaman durmuş gibi.

Ne diyeceklerini bilemeden baktılar önce. Sonra bakmakla kalmayıp zorlanan bir kaç söz ettiler. Kendileri de ne dediğinin ayrımında olmadan.

Sustular. Geçen yılların pası dillerinde kelepçe.

Ne diyeceklerini bilmeyen iki insanın yabancı yalnızlığıydı karşı karşıya susan…

Konuşmak bazen her şeyi anlatmaz. Susmalarda bir destan yazılır ve onlar susarak konuştular.

Dar bir sokakta dar bir zamanda karşılaşmışlardı. Her ne anlatacaklardıysa hemen anlatılmalıydı.

Diller sustu. Gözler konuştu. Dinledi gözler.

Nasıl olduysa, nereden geldiği bilinmez bir cesaretle adam elini uzattı. Ürkek, kaçmaya çabalayan bir eli yakaladı.

Dar sokakta, dar zamandı.

Sıcaktı tutuğu el. Tutulunca daha sıcak olmuştu… Çabuk yendi ürkek el ürkekliğini ve rahat bir halaya girmiş gibi tuttu eline uzanan eli.

Dar sokaktı, dar bir zamana düşmüşlerdi ne söylenecekse hemen söylenmeliydi. Adam başını kaldırdı. Akıp giden bulutu gördü dar sokağın iki yanındaki evlerin saçağının izin verdiği boşluktan.

Bir bulut akıp geçiyordu. Dar sokakta dar zamandı. Ömrün kısalığı kadar kısaydı zaman.

Kaybedecek zamanı yoktu adamın.

Kaybedecek zamanı yoktu kadının.

Nasıl olduysa, dar bir sokakta, dar bir zamanda iki ses çarpıp birbirine yankılandı. Akan bulut durdu. Saçaktaki serçe sustu. Pencerenin pervazındaki saksıdaki begonyalar, kasımpatıları eğildi, baktı.

Dar sokakta, dar zamandı. Kaldırım taşları, asfalt yol, saçakta serçe, pencerenin pervazında begonyalar, kasımpatıları sustular.

Birbirine çarpıp yankılanan, “SENİ SEVİYORUM” diyen iki sesti çınlayan. Yıllar önce unutup söyleyemediklerini dar bir sokakta, dar bir zamanda söylediler.

Dar bir sokakta, dar bir zamandaydılar ve ömür sanıldığı kadar uzun değildi. Kollar açıldı . Kollar sardı. Aralarından su sızmaz, yel geçmez gibi sıcak sımsıkı sarmalara hasret.

Dar bir sokaktı, dar bir zamandı el ele çıktıkları….

 Hasan KAYA
Ecelsiz Ölümlere Yaz Beni, sf. 11