.: İçimizde barışamadıklarımız…

Kaç gündür aklıma geliyor, yazmak istiyorum, sonra ani bir kararla vazgeçiyorum. Yazdığım satırları silip, kalkıyorum.

Uzun bir yürüyüşe çıkıyorum, ter kan içinde, soluk soluğa dönüyorum.

Çok geçmiyor; “Bir daha denesem mi?” sorusu gelip buluyor beni.

“Yok” diyerek, başka şeylerle kendimi oyalamaya çalışıyorum. Bahçede salatalıklar çiçeğini patlatmış, serpiliyor, domatesler hala yeşil…

Henüz bir misketten biraz büyük, alacalı karpuz…

Güller bitlenmiş, yeniden ilaçlamalı…

Başımın belası, çimler arasında çıkan yaban otları. Bıraktım, artık uğraşmıyorum, ne olacaksa olsun.

Hem doğanın kendi içinde bir dengesi var, ne demeye karışıyorum ki ben. Yeteri kadar, değdiğimiz yeri yıkmadık mi?

Elimizin değdiği yer kuruyor.

Beton ediyoruz her yeri.

Olmadı çöl..

Hiç bir şey yapmadığımızı söylediğimiz an, önce sevdiğimizi vuruyoruz sonra kendimizi.

“İnsan hiç yapar mı öyle şey” demeyin.

Yapıyor.

Şu Suriye de olup bitenlerden söz etmiyorum. Orası başlı başına insanın nasıl bir şey olduğunu fazlasıyla anlatıyor.

Hiç kimse din, dindarlık böyle bir şey demesin.

Bu daha çok insanla ilgili bir durum. İnsandaki yıkıcılık. Dinler, felsefeler, ideolojiler işin sadece bahanesi. Onlar, içimizdeki şeytanı ortalığa salmak için bir bahane.

Hiç uzağa gitmeyin, kendinize bakın.

Önce eğri oturun, çünkü doğruları söyleyeceksiniz. Oturun, oturun ve şimdi söyleyin; siz hiç, yalan söylemediniz mi, hiç sinsice arkadan vurmadınız mı en sevdiğinizi söylediğiniz birini.

Aldatmadınız mı?

Sizden beklenmeyen bir şeyi yapmamış gibi yapmayın şimdi…

Biliyorum insan kendi yaptığını hep masum bulur, yapılabilir kabul eder.

Peki, masum bulduğunuz o yaptıklarınızın, ne kadar incitici olduğunu, karşınızdakini ne kadar yaraladığını biliyor musunuz?

Ama size yapılanı biliyorsunuz değil mi?

İşte o kadar acı veriyor onlara da, o kadar yıkıyor, yıkılıyorlar onlar da…

Eğer kadere inanmıyorsanız felsefesini yapmayı deneyin. İçinize serpilmiş bir tutam serinlik olur. Çekinmeyin söyleyin, “bitimlidir” deyin, “tükenir her şey, her şeyin bir başı, bir de sonu var” deyin, “giderken vurmak insanı acıtmaz” deyin.

Korkmayın söyleyin, içimizdeki sahtekarla, sinsi iki yüzlü caniyle yaşayan insanız…

Hasan KAYA
25 Haziran 2015 Perşembe