.: Osmanlının kulu kölesi Başvekil…

Osmanlı en çok okutulandır okullarda. Üstelik bu hiç de öyle yeni bir uygulama değildir.

Bizim okul yıllarında ve daha öncesinde de aynıydı.

Atlarımız, ecdadımız diye okutulan Osmanlı üzerine bu kadar okuma, anlatmaya rağmen bilgimizi yokladığımızda yine de çok şey bilmediğimiz hemen görülür.

Kısaca, üç kıta edebiyatı, Viyana Kapısı, bir birine karışmış Sultan adları savaş ve akan kandır bildiğimiz.

Bu bilgimize şimdilerde dizilerle eklenen harem, harem entrikaları eklenmiş oldu.

Doğrusunu söylemek gerekirse; bize, Osmanlı tarihi diye anlatılan/okutulan özünde saray tarihidir.

Biz o tarihten Osmanlı toplum düzeni, halkın ne ürettiği, üretimden nasıl pay aldığını bilmediğimiz gibi nasıl yaşadığını, devlet ile ilişkilerinin nasıl olduğunu bilemeyiz.

Burada bir dip not düzeyinde söylemek istediğimiz. Osmanlı devletinde, Osmanlı ailesinden olmayanlar, ailenin “kulları/köleleri” olarak görülürdü.

Bu durum hanedan ailesi ile evlik, vezir, veziri azam, mebus vekil, başvekil olma ile değişmezdi.

Buna göre; bu gün “kulların” hiçbir hakkının olmadığı ve Sultanın ve sultan ailesinin fertlerinin iki dudağı arasında sıkışıp kalan bir kadere sahip olduklarını söylemeye gerek dahi yok.

Örnekliyerek açıklayacak olursak; bu gün ecdadım Osmanlı diye yanıp tutuşan, R. Tayyip Erdoğan, Osmanlı devleti devam etmiş olsaydı, Osmanlı hanedanın bir “kulu” sayılacağı için mal mülk edinemez, servet sahibi olmazdı. Çünkü Osmanlı da kulların mülk sahibi olması, servet biriktirmesi mümkün değildi. Devletin ve devletin yayıldığı coğrafyadaki topraklar devletin/Osmanlı hanedanın mülkü sayılırdı…

Hiçbir servet birikimi Vakıflar dışında babandan oğla geçmez geçemezdi.

Bu gün, Osmanlıyı dilinden düşürmeyen aç gözlülerin hepsi gibi başbakanımız bunları bilen yaşayan olsaydı en başta kendisi Osmanlıya karşı çıkan olacağına bahse girerim…

Hasan KAYA
30 Mayıs 2013 Perşembe