AKP’nin belirlediği  Türkiye’nin Suriye Politikası ile yaşanabilecek ne varsa onlar yaşanıyor. Kahin olmayı, politikadan çok anlamayı gerektirmeyen sıradan bir öngörü ile Suriye’ye her müdahale kanlı olayların başlangıcı olacaktı.

Öyle de oldu.

Bir sonraki adım Suriye muhalifleri içinde en derli toplu, örgütlü olan kesimin Kürtler olmasından, Kürtlerin özerkliği, hatta özgürlüğü ile sonuçlanacaktı.

O da oldu, oluyor.

Bu kadarını dahi öngörmeyen bir hükümet hiç bir şeyden anlamayan vasat bir hükümet, bunları göremeyen devlet de söylendiği gibi bölgesel güç olmayı hak eden büyük bir devlet değildir.

Şimdi gelinen duraksamada yanlış politikalar ve öngörü fukaralığının sonuçlarını göze alamayan AKP Hükümeti telaşla başka bir yanlışın içine balıklama dalmakta.

Başbakanın; “bir oldu bittiye müsaade edemeyiz” dediği Suriye Kürtlerinin özgürleşmesini, Türkiye’nin ilişkide olduğu El-Kaide ve El-Nusra çeteleri kullanılarak engellemeye çalışmak, herkesten çok Türkiye halkı tarafından kabul edilemez sonuçları beraberinde getirecektir.

Son bir iki gündür, Suriye Kürdistan’ından (Rojavada) gelen haberler, insanın tüylerini ürperten görüntüler, yakın tarihimizden bildiğimiz benzer siyasal iktidarlar tarafından gerçekleştirilen kıyımları, işlenen suçları anımsatmakta.

AKP iktidarının yanlış dış politikası; gelecek kuşaklara ağır bir miras ve yüzüne çalacağı karanın arifesinde.

Suriye muhalifleri arasındaki bir iç sorun gibi sunulmaya çalışılan çatışmalarda Türkiye’nin içinde olmadığını, taraf olmadığını kimseye anlatamazsınız.

Bu çetelerin Türkiye tarafından; dün Esat güçlerine karşı, bu gün de Suriye Kürdistan’da Kürtlere karşı yönlendirilip desteklendiği genel olarak kabul gören bir düşünce olarak yerleşiyor.

Üstelik bütün bunlar Türkiye’de, Kürt Sorununu çözmek savında olan bir iktidar tarafından yapılıyor. Bu da sözü geçen barış sürecinin ne kadar samimi olduğunu, kaçınılmaz olarak sorgulamayı gündeme getiriyor.

Hasan KAYA
2 Ağustos 2013 Cuma