Sağdaki kimi yazarlar söylendiği kadar demokrat değiller. Kendilerine gelince herkesin destek vermesini bekleyenler başkaları için kılını kıpırdatmadılar. Bırakın bir şey yapmalarını, onlar bir zat saldıran oldular.
Olup bitene şaşırdığımı söyleyemem…
Bekleneni yaptılar, yapıyorlar, kendine Müslüman olanlara yakışan da; kendine demokrat olmak oluyor.
Hükümetin “ben bilirim, en çok oyu alan benim” diye diye her işi kendi başına yapması, muhalefeti, sivil toplum örgütlerini görmezden gelmesinin sonucunu yaşıyor ülke.
Bu “ben bilirim” tavrının tek adam ve sivil bir diktatörlüğe varması kaçınılmazdı.
İşler bir kez buraya varınca gerisinin gelmesi zaten beklenen bir şeydi. Çünkü dünyanın her yerinde (ister asker, ister sivil) diktatörlükler dönemlerinde en büyük rüşvet ve yolsuzluklar yaşanır.
Bizde de kural değişmedi.
Türkiye demokrasisi diktatörlüğün siviline de askeri olanına da uygun ve yatkındır.
Öncelikle Siyasal Partiler Kanunu demokratik değil. Tek adam partilerinin oluşmasına ve parti içi demokrasinin oluşmasına izin vermiyor…
Seçim Sistemi, yüzde 10 barajı parlamentoda muhalefeti anlamsız ve işlevsiz kılıyor. Yürütmenin denetimini olanaksız hale getiriyor.
Kuvvetler ayrılığı söylendiği gibi çalışan bir kurum değil. Yargı bağımsız değil ve hatta neredeyse doğrudan yürütmenin bir organı gibi çalışıyor.
Bazı yasal boşluklardan yararlanarak yürütmenin denetimi söz konusu olduğunda bu günlerde yaşadığımız gibi nasırına basılmış gibi feryat figan edebiliyor, kanun, yasa, anayasa hiçe sayabiliyor.
Üstüne üstlük, bizim insanımızın tek adam olma sevdası, bunu tetikleyecek bir unsur olarak göz önüne alınınca diktatörlüğün, tek adamlığın kaçınılmaz olduğu görülebilir.
Bizde tek adamlığa soyunan ilk başbakan, Tayyip Erdoğan değil. Menderes, Özal’da aynı şeyleri yapmadılar mı?
İşin doğrusu, bu ülkenin en demokratına bile bu kadar yetki ve güç verirseniz Ali kıran baş kesen olur…
Bütün bunlar istikrar adına yapılıyor. Seçim sistemi tek parti iktidara gelsin diye kurgulanıyor. İstikrar nedense bizde tek parti iktidarı olarak algılanıyor. Bu tek parti iktidarları siyasal istikrarı sağlarken, toplumsal istikrarsızlığa neden olduğu görülmezden geliniyor…
Ama dünyanın gelişmiş istikrarlı ülkelerinde ise; bu istikrar birden fazla partinin hükümete olduğu koalisyon hükümetleri ile sağlanıyor…
Örnek mi; Almanya, İtalya ve İsviçre…
Almanya bildim bileli ikili bir koalisyon hükümeti ile yönetilir. İtalya’da neredeyse bu abartılan bir noktaya kadar varıyor. Onlarca partiden oluşan koalisyonlarla dahi yönetildi. İsviçre ise, İkinci Dünya Savaşından bu yana dörtlü bir koalisyon ile yönetilir…
Bizim ülkemizin sosyo-kültürel ve siyasal yapısı, demokrasimizin kendine has nitelikleri, göz önüne alındığında en mantıklı olan hükümet etme biçimi koalisyonlardır…
Hasan KAYA
4 Ocak 2014, Cumartesi